Sessiz ve sitemsiz vazgeçişlerimiz!

Gördüğüm yaşadığım ve de gözlemlediğim tüm o telaşlı, gürültülü reddedişlerin, itibarsızlaştırmaların ardında, anısı olan bir husumet, çaresiz bir kıskançlık var. “Her şeye nişan alarak bakan namlu göz, aynada kendini vurur” demiş ya atalarımız çok severim bu sözü. Feyz almak ya da örnek almak da “onun gibi” ile başlar ama kıskanmak bambaşka şeydir. Yüksek doz husumet içerir.

“Kendi değerinden emin insan”lar, layık olduğu değeri görmediği, anlayamadığı ve anlatamadığı her yer, her şey ve herkesten telaşsızca, oldukça emin bir şekilde vazgeçerler, gayet de sessizdirler. Şüphesiz ve sitemsiz bir vazgeçiş, bir tercihtir. Gürültülü, muallak bir mücadeleye tercih edilmiş bir vazgeçiş vardır orada, ve biz biliriz ki her seçim bir vazgeçiştir.

Tüm vazgeçmeler biraz da can yakar. Can yakan her şey; aynı zamanda da şifanın yerini işaret etmez mi?  Vazgeçmelerimiz de acılarımız, hastalıklarımız gibi aslında kendi şifasıyla geliyor hayatımıza. Sadece fiziksel olarak çekilen acılar bağışıklığımızı, sınayıp güçlenmiyor. Her türlü acıya, güçlüğe zorluğa dayandıkça iyileşiyoruz ama bir yandan güçleniyoruz da aslında.  Bana göre vazgeçişler de tercih edişler de bundan sebep hep bir güç gösterisi. Acı çektiğini gizlemek var.

En çok da seçtiklerimiz ele veriyor bizi. Şu hayatta seçimlerimiz ile varız. Şartlar, zorluklar, engeller, seçenekler, kararsızlıklar, hatta tüm ikilemler, seçemeyişler sen yaşanan tüm o gitgellersin işte!

İlişkilerimizde ilk refleks olarak da kendimizden yola çıkıyoruz çoğunlukla. Bizde en çok ne varsa başkasında da ilk onu görüyoruz. Kibir varsa kibri, kusur varsa kusuru, şefkat varsa şefkati, iyilik varsa iyiliği, güzellik varsa güzelliği. Sonra diğer detaylar ilişiyor gözümüze. Böyle böyle de senin vazgeçişin bir başkasının seçimi tercihi oluyor. Bütün büyük kötülükler de, ahlaksızlıklar da, minik arsızlıklarla ve işin aslı temelinde tüm arsızlıklarımız da umursamazlıklarımızla başlıyor.

Umursamadığın, görmezden geldiğin, yok saydığın her kötülük, her hata, her zaaf azar azar, usul usul zehirleniyor bizi, fark etmeden masumiyeti yok eden tatlı bir zehir bu ve de doğaya dair bildiğimiz en net zehir ifadesinde söyle diyorlar “Her zehir kendi panzehrini içinde taşır”

Bence bu yüzden hazlarımızla, arzularımızla sevdiklerimizle tercihlerimizle sınanıyoruz. Kesildiğin yerden filiz vermek için, tıkandığında nefes almak için bakıp geçmemeli, durup düşünmeli. Gerektiğinde kendimizden bile özür dilemeliyiz. Acı da çeksek şifasını bulacağımızı bilmeliyiz, şifa aramalıyız.

Sessiz ve sitemsiz vazgeçişlerimiz!
Sessiz ve sitemsiz vazgeçişlerimiz! Umut Kaşan / Didim

Değişmeli ve dönüşmeli hep öze doğru.  Gösterişili lüks, zengin bir hayat, tükenmez aşklar, ideal bir kilo, muhteşem bir cilt, seksi bakışlar, limitsiz alışverişler, sürekli tüketmek üzerine kurulmuş bir hayat belki size kalabalık like ve sosyal medyadada beğeniler yaratırken, neyi seçtiğinize de dikkat edin.

Sosyal medyada vasattan, ucuzluktan, basitlikten, alışverişten beslenen teşhire varan paylaşımdardan iç dünyanızda huzur, sosyal hayatınızda kalite beklemeyin. Ve de lütfen unutmayın ki sosyal medya beğeni atmak için hep daha iyisini, ucuzunu, güzelini bulur.

Ne demiş üstad “Deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı. Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok!” #PeyamiSafa
Umut KaşanDidim ( 05.08.2022)

Konular

E- Bülten

    Sosyal IDEA

    Bizi takip edip yalnız bırakmayan siz değerli okuyucularımıza teşekkür ederiz.