Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaklaşık 20 yıl sonra gerçekleştirdiği Cemevi ziyareti ve de Ankara Mamak’taki Hüseyin Gazi Cemevi’ni ziyareti ve basına servis edilen ziyaret fotoğrafları, ziyaret sırasında oturma düzeneğine göre yerleri değiştirilen Atatürk, Hacı Bektaşi Veli ve Hz. Ali posterleri ile bu ziyareti kabul eden Cemevi’nin söylemleri tartışma yarattı.
Sayıları az da olsa bazı Aleviler bu ziyareti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cemevlerine statü verileceğine dair bir işaret olarak okurken, sosyal medyadan çeşitli paylaşımlar yaparak “Biz kimliğimizi, Alevi olduğumuzu en çok Erdoğan döneminde söyleyebildik, biz O’ndan razıyız , Allah da razı olsun derken” çoğunluk ise bu durumu, yerleri değişen tabloları eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Camiler, mescitler ibadet yerleri, Cemevleri kültürel aktivite yerleridir” söylemine karşı “Alevi ibadet mekanlarını yok saymak değilse nedir? Kültürel aktivite olarak cenaze töreni yaptığımızı da ancak Cemevi’ne cümbüşevi diyenler düşünebilir. Sürekli ötekileştireceksin Sivas davasına hayirli olsun diyeceksin, benim kültürümü, ibadethanemi yok sayacaksın seçim zamanı yaklaşınca, yıllar sonra Aleviler aklına gelecek, o da girdiğin Cemevi’nde dekoru bile değiştireceksin! Buna izin verenler adına utandım” minvalinde yazılar yazanlar eleştirenler de çoğunluktaydı.
Vaktiyle samimi gerçek Müslümanlar da Siyasal İslamcılar için, çeşitli durumlarda benzeri çıkışlarla tepki vermişti diye bilirim. Yaşanan bu benzer durumlar, kendi içimde siyasal İslam’dan sonra siyasal Alevilik mi başladı? Sorusunu sormama sebep oldu.
Açıkçası bana da en çok sorulan sorudur? Kürt müsün? Alevi misin? Ben de her seferinde de aynı cevapların etrafında döner dururum. Neden sordun ki! Bu neyi değiştirir ki? Kürt de değilim Alevi de değilim ama ben Aleviliğin ahlaki özünü oluşturan, derin felsefenin hayranıyım. Çok kıymetli öğretileri var.
Eline diline beline hakim ol diyen, kadın erkek hayvan değil ayırmayıp can kabul eden, statüleri yok sayan, kadına güvenen, birlikte yan yana ibadet edilebilen, sazı baş köşeye, dua ederken de elini kalbinin üzerine koyan, cennet özlemi ya da cehennem korkusu taşımaksızın, erdemli ve onurlu içsel bir Dünya yolculuğunu benimseyen bu derin felsefe Alevi olmasam da benim için çok kıymetlidir. Çok okudum araştırdım. Marifet ve Hakikat kapısından bakınca ben de kendimce vicdanımın kılavuzunda bir yol tuttum.
Bununla beraber ifade etmek de isterim ki her kim dışlanmış, ötekileştirilmiş canı yanmışsa oyum ben. Yani belki Ermenilik de vardır belki bende, Süryanilik de! Kürtlük de!
Belki de haddimi aşarak ve de aslında hiç kimse olarak, hiç kimseyi temsil etmeden, net ifadelerle söylemek isterim ki siyasal İslamcılar yüzünden toplumun çoğunluğunda sarsılan, zedelenen inanç mekanizması ile toplumsal ahlakta derin bir çöküş yaşadık, enkaz altında yaşıyoruz. Ahlaklı, erdemli ve onurlu duruşun mumla arandığı günler bu günler…
Dini inaçları, manevi duygu ve değerleri gelir, para oy ya da benzeri Dünya değerleri ile karıştıran, bu Dünya’da ne olduğunuzla ya da Öteki Dünya’da ne olacağınızla ilgili apayrı durumlar olan Din ile devlet işlerini birbiririne karıştıranlara her iki cihanda hesap sorulmasını, aynı havayı soluduğumuz, aynı toprağın bereketini bölüştüğümüz, çoktan eşimiz dostumuz komşumuz kardeşimiz olmuş farklılıklarımıza, tüm inanç ve kültürlere kendi değerlerini gözeterek sahip çıkılmasını diliyorum.
Umut Kaşan / egeideadergi – Didim