Seçim analizi demeyelim de bir türlü seçilemeyenlerin yorgunluğu diyelim!

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri -Seçimler 2023_Umut Kaşan
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri / Seçimler 2023 ‘Abilere selam, çatışmaya devam’ Umut Kasan

Bu seçimlerde ben de elini taşın altına koyanlardan taraf tutanlardan oldum. İşime evladıma hatta kendime ayırdığım zamandan daha çok zaman ayırdım anlatmak için, belki bu defa durum değişir mi diye! Haydi değişsin diye. Çok istedik değişmesini, değiştirmeyi maalesef yine başaramadık ama anlatmaktan ve mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.

İyilerin tarafında olmanın haklı gururunu ve mutluluğunu madalya gibi taşıyacağım.

Maalesef memleketimizin değerli arazileri ve ormanlar yine birilerine peşkeş çekilecek, istedikleri torba yasa oy çokluğu ile meclisten çıkacak, benim vergilerimle yaşayan TRT ödüllendirilecek, çağın gerisinden beslenen bilimden ve insan haklarından uzak cihattan ve şeriattan beslenen Hüdapar mecliste kendinde hak ararken, bizler ise yine her türlü yalan, dolan, talan, hırsızlık ve ahlaksızlığın karşısında olacağız. Yine korkmadan, yine dimdik duracağız.

Kindar ve kutuplaştırıcı söylemleri, benden olan her zaman haklıdır, suçsuzdur kazanır, ben ne dersem o dün dündür bugün bu gündür tavrı ile kendileri benim Cumhurbaşkanım değil ve hiç olamadı. Zaten bu söylemler de kimseye özel değil tüm sağ liderlerden duyarsınız.  Benden çok Suriyeli militanın Cumhurbaşkanı olmayı istemiş zaten, kendileri de ‘ Vah vah bu kız neden beni sevmiyor’ diye dertlenmez. Hem ne var biz de sevmeyelim birbirimizi. Ama benim kendilerine ve makamına gösterdiğim kadar saygı beklerim kendisinden her vatandaş gibi.

Biz bu memleket için üzülüyoruz, yalanla dolanla, fakirlik ve yolsuzlukla kaybedilen zaman için üzülüyoruz. Evladına pantolon alamadığı için kendini asan, çocuğunu saç kurutma makinesi ile ısıtmaya çalışıp intihar eden, metro altına atlayan, yoksulluk ve çaresizlik içindeki insanların hayatı değişsin diye tüm mücadelemiz. İşçinin, emekçinin, ezilenin, yok sayılanın, ötekileştirilenin hakkı haklı davası için mücadelemiz.

Yani muhalefet bloğunun adayı K. Kılıçdaroğlu kazansa da değişim mücadelesi veren bizlerin ne geliri ne de yaşantısı değişmeyecekti. Hatta biz mücadele vermek adına mevcut olandan da olmuşlarız. Değerler siyasetini ve politikasını rant siyasetine karşı savunan bir avuç idealist insanlarız. Türkiye’de ise merkez sağ ve sol birbirine çoktan karışmış durumda. Artık her iki blokta da takım tutar gibi aday tutanlar, lider odaklı siyaset yapan bağlı ve bağnaz bir seçmen var. Ve her iki blok da aynı hatalar, aynı ödüller aynı söylemler içerisinde. Daha kalabalık olanın çarkı dönüyor.

Bildiğiniz gibi totaliter rejimler, otoriter rejimlere kıyasla hak ve özgürlüklerin tamamen askıya alındığı bir görünüm arz ederler. Totaliter rejimde farklılığa müsamaha gösterilmez. Sadece eylemler değil, düşünceler ve hisler de denetlenmek istenir. Muhalefete izin verilmez, muhalif görüşler susturulur. Irkçı totaliterizm ve burjuva demokrasisine karşı her dönem mücadele veren biz halkçı sosyalistlerin kendini anlatması ise bu delege sistemi ve parti hiyerarşisi içerisinde çok zor, çünkü sokakta anlattığımız şeylerin karşı taraftaki yansıması genelde şöyle algılanıyor “ Sen cahilsin bilmezsin, anlamazsın onun için anlatıyorum, bizim zaten tuzumuz kuru ama bak yine de biz halk için, senin için çalışıyoruz, kendimiz için beklentimiz de yoktur.” Gibi algılanıyor ve ne söylenen ne de yapılan gerçekçi bile gelmiyor karşımızdaki kişiye. Hayatı boyu beklentisiz karşılığı olmayan hiç bir şey yapmayan, verdiği bir oy ile oğlunu, gelinini işe yerleştirme planları yapan kişi için seçim demek pazarlık demek. Kaç oyun varsa o kadar güçlüsün. Zaten sonra kendini solcu ya da sosyalist ilan eden başka birilerinin seçim sonrasındaki sonuçlara bakıp öfkeyle ‘Çok cahilsin keşke ölsen’ diyeceğini ya da ne haliniz varsa görün duyacağını iyi bildiğinden söylem eylem ve tekliflerimizi ciddiye bile almıyorlar.

Oysa çoğumuz sade yaşayan insanlarız. Bizlerin pahalı saatlerle, kolyelerle ya da otomobillerle kendimizi tamamlamaya ihtiyacımız olmadığı için gücü sevenler bizlerden etkilenmedikleri gibi içten içe de aslında bilmediği anlamadığı bir başka çıkar çatışmasının temsilcileri olduğumuzdan çok emin oluyor ve kendini en yakın hissettiği hatta kendisi gibi olan, ucuz söylemlerin ve basit ödüllerin büyüsünden çıkamıyor. Buna meydanlarda işçinin emekçinin hakkını savunup kendi iş yerinde sevilmeyen, işçisine değer vermeyen, hayatındaki kadını, bahçesindeki kediyi yok sayan ama kadın hakları mücadelesinde, hayvan hakları mücadelesinde en önde adı geçen solcu geçinen patronların ya da siyasilerin kanaat önderlerinin ikiyüzlü tutum ve davranışlarını da eklerseniz güvenmemekte kendini haklı görüyor.

Örgütlü mücadelenin gücü tam da burada devreye giriyor. Ne kadar örgütlü isen o kadar güçlüsün. Bu hep böyle olmuştur. Daha iyi örgütlenen daima kazanır. Kahvede, sanayide, camide, pazarda, ölümde, doğumda yani vatandaşın seçimden seçime değil düğünde yan yana halaya durduğu kişiden daha çok etkilenmesi normal değil mi?

Oluşan 2.292.180 milyonluk farkın hırsızlıkla açıklanabileceğini de düşünmüyorum. İletişim çağındayız. Sayım açık, imzalı tutanaklar tüm partilerde. Zaten şu da başka bir gerçek ki E-Devlet üzerinden Ad Soyad değişimi için başvurular açıldığında yaklaşık 19.756 kişi ismini Fatih Terim yapmak için başvuruda bulunmuştu. Yani kaç milyon Suriyeli’nin kimliği değişti onu bile bilmiyoruz. Bazı bilgiler kamuya açık değil malesef. O günlerde CHP’Lİ Onursal Adıgüzel 240 bin Suriyeli oy kullanacak demişti. Bu sayının on katı kadar fark var ortada. Kendi seçim altyapısını, sistemini oluşturmayarak mevcut iktidar verilerine güvenen muhalefetin, her kötü olayda halktan yardım toplayan iktidardan da hiçbir farkı yoktur bana göre. O işler dua ile olmaz diyenler de çoktan gezenlere astrolojiye burçlara sayılara bel bağladı. Vatandaş dua ederim daha iyi diyor. Suçlamayın. Cahil kadının birisi Akp’li bir kıza s*ktir git o*spu diyor ve içten içe kendini eğitimli ve bilgili tanımlayan tüm diğer kişilerden alkış görüyor. Aynı kadının yetkili ve donanımlı kişisi s*rtuk dedi diye ortalığı birbirine katan kişiler bunlar. Bu iki durum arasında da bir fark görmüyorum. İkisini de alkışlayanlar çok içten ‘hay ağzına’ sağlık diyor. Birisi oy verirsen aç kalmazsın derken, diğeri de madem oy verdin aç kalmak senin kader planın diyor.

Unutmadan bu işlerin bir de dıj güçleri var. Büyük patronlar yani dev emperyalist güçler çok kullanışlı bir iktidar ve muhalefeti kabul etmiş bir muhalefet ile çok mutlular.

Çok değil bir hafta sonra Türkiye yine yaşadığı darboğazı, yolsuzlukları, haksızlıkları beceriksizlikleri konuşacak. Üç ay sonra ise 2024’ün Mart ayında yapılacak yerel seçimler yine en önemli gündem olacak. Çıkar siyaseti ve oy hesabı yapanlar kazanacak ve bizler yine nerede yanlış yaptık diye mi sorgulayacağız?

Seçimler seçmenler içindir. Şimdi ilk paragrafa tekrar dönebilirsin sevgili okur.

Umut Kaşan / Didim

Konular

E- Bülten

    Sosyal IDEA

    Bizi takip edip yalnız bırakmayan siz değerli okuyucularımıza teşekkür ederiz.