Biliyor muydunuz onların Dünya’da bir benzerleri yok!
‘Bremen Mızıkacıları Ritm Grubu’

Down sendromlu, otizmli, yarı mental 14 zihinsel engelli gençten oluşan, ritim hocaları Yaşar Morpınar tarafından 2007 yılında kurulan ve bugüne kadar son on yılda 270’e yakın konser veren, verdiği konser sayısı itibariyle dünyada eşi benzeri olmayan Bremen Mızıkacıları grubu, Afrika, Arap, Rum, Roman, Karadeniz ritimlerinden oluşan performanslarıyla, grup üyelerinin sempatik tavırları ile eğitmenleri ile kurdukları müthiş bağ ve sahne performansları ile memleketin dört bir yanına gidiyor ve performansları ile izleyicilerinden övgü dolu alkışlar topluyor.
Gönüllü Ritim Eğitmeni Yaşar Morpınar yönetiminde zihinsel engelli insanların neler yapabileceğini anlatmaya çalışmak ve farkındalık yaratmak için yola çıkan ‘Bremen Mızıkacıları’, sokaklarda, kongrelerde, üniversitelerde ve çeşitli spor etkinliklerinde bir araya gelip ya da davet aldıkları yerlere giderek salonlarda ritim konserleri veriyor. Eğitmen Morpınar, sadece zihinsel engellilerle değil, aynı zamanda hapishanedeki çocuklar, kimsesiz, sokak çocukları, şizofreni hastaları, multeci çocuklar gibi dezavantajlı bireylerle de çalışmalarını sürdürdüğünü söylüyor.

İstanbul’da sohbet ettiğimiz bu özel grubun kurucusu, eğitmeni ve hatta babaları gibi olan değerli kişi Morpınar: 14 kişiden oluşan gruptaki 8 gencin, kuruluşundan itibaren grupta bulunduğunu anlatarak, “Onlar benim kızlarım, oğullarım. Biz büyük bir aileyiz. Down sendromu ve otizmde farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Bu çocuklarımızın neler yapabildiklerini, eğitilebilir olduklarını göstermek istiyoruz.” dedi. Gönüllülük esasıyla çalıştıklarını vurgulayan Morpınar, “Konserimizi izleyip, ‘ben bunlar gibi çalamam’ diyenlerle karşılaşınca ne kadar doğru bir iş yaptığımızı görüyoruz” diyor.
Topluma engelli çocuklarımızın ya da gençlerimizin de neler yapabileceklerini gösterebilmek ve bu çocukları ya da gençleri topluma kazandırabilmek açısından, bu gibi etkinliklere katkı verilmesi çok önemli. Bizlerin katkısı onları yüreklendirecek. Daha çok çalışmalarına ve belki de engellerini aşmalarına neden olacak. Gelin, bu ilgiyi esirgemeyelim onlardan…

Genel Müdür olarak tamamladığı profesyonel yaşamının son 5 yılında kendini engellilerle ilgili çalışmalara adayan, İstanbul / Kadıköy’ün ‘gönül adamı’ olarak tanınan ve şahsen tanımaktan büyük mutluluk ve onur duyduğum Yaşar Morpınar bu özel grubun Türkiye’nin dört bir yanına konserler vermesi için gönüllülük esasına dayalı bir özveriyle büyük çaba sarf ediyor. ‘Gönüllü ritm eğitmenliği serüvenine günün 15 saati devam etmek istediğim için de işimi bıraktım…’ Yaşar Morpınar, ODTÜ’de Kimya Mühendisliği’nin üzerine, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’sini de 4 yıllık bir lisans eğitimi ile tamamlamış. Gerçek bir İstanbullu, babasının subay olmasından ötürü de Anadolu’nun bir çok ilinde ikamet etmiş. Haydarpaşa Lisesi mezunu ve Fenerbahçe’de yaşıyor. Genel Müdür olarak tamamladığı profesyonel yaşamının son 5 yılında yani 2006 yılında başlayan engelli ve sosyal dezaantajlı gruplara ritm atölyesi eğitmenliğini gönüllü olarak yapıyor.
“14 Haziran 2007’de ilk kez engellilerle karşılaştım. O zamana kadar bu ülkede kaç tane engelli var? Nerdeler? Ne yerler? Ne içerler? Hiçbir şekilde haberim yoktu…” Mezun olduktan sonra önemli firmalarda orta ve üst düzey yönetici olarak çalıştım. Bir İngiliz firmasının genel müdürlüğünden de 2010 yılında ayrıldım. Orada çalışırken 2006 yılında “Kültür Karıncaları” projesiyle gönüllü ritm eğitmenliğine başlamıştım.. Bu proje, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti’nin ilk projelerinden biriydi. Kısıtlı sosyo ekonomik çevredeki çocuklarla ritm çalışması yapan bir projeydi… Proje, Avrupa Birliği – Europa Nostra Kültürel Mirasa Duyarlılık Eğitimi Ödülü’ne layık görüldü. 2007 yılında ise engellilerle karşılaştım ve hayatıma engellilik kavramı girdi.

Dünyada ender sayılacak 300 farklı çeşitte, 1000 parçanın üzerinde ritm enstrümanı ile bir koleksiyoner. “Bende küçüklükten gelen bir vurmalı çalgı esprisi vardı. Sonraki yıllarda bu espri beni koleksiyonerliğe, daha sonraki yıllarda da Okay Temiz’le birlikte olmaya yöneltti. Onun ritm atölyesine 8 yıl devam ettim. Kültür Karıncaları başlayınca, kendimi bu sosyal konuya vakfettim. Hayatımı o yöne doğru kaydırdım. Hem Okay Temiz’in yanında kendimi geliştirmek, hem de dünyada ender sayılacak 1000 parça ritm enstrümanlı bir koleksiyoner olmak, müziğe olan bu ilgimi sürekli hale getirdi.
- Hocam nasıl topladınız bunca enstrümanı? 51’den fazla ülkeye seyahat ettim. Hem seyahatlerde ben topladım, hem de dostlarım getirdi. Şimdi internet ortamında yenilerini koleksiyonuma katıyorum, yani hala devam ediyorum. İlginç bir ritm enstrümanı bulduğum anda alıyorum.
Profesyonel çocuklar gibi çalışıyorlar, bu grubu asla bırakmadım, bırakmayı da düşünmüyorum. Onlarla derse başladığım ilk aylarda, ders çıkışı araba süremez haldeydim. Dersi bitirir arabaya otururdum, gözlerim dolardı, çok üzülürdüm ve kendime gelmeyi beklerdim. Bir iki ayda zar zor atlattım, sonrasında engelli insanların bana ihtiyacı olduğunu hissettim. Bizim varlığımızla toplumda fark edilebileceklerini düşündüm. O gün başladığım “Bremen Mızıkacıları Perküsyon Grubu”yla bugüne dek 270’e yakın konser verdik. Profesyonel çocuklar gibi çalışıyorlar.
Her gün onlar için daha ne yapabilirim diye düşünüyorum. Geriye dönersek engelli çocukların üzerinde hassasiyetle durulduğu zaman ve onlara engelli gibi değil de toplumun bir ferdi gibi bakılıp bir diyalog kurulduğu zaman, çok iyi şeyler başarılacağını ben ritim ile anladım.

Dünya’da yok, Türkiye’de olsun,“Engelliler Bakanlığı kurulsun”
Engelliler, bir Avrupalının gelip “Bu ülkede engelli yok mu?” diye sormasının arkasında yatan gerçekle iç içe: engelliler sokağa çıkamıyor. Hakikaten bunun için insanlar, engelli camiası çok ciddi uğraşlar veriyor. Türkiye’de nüfusun yaklaşık %13’ü engelli. Hatta yakınlarıyla birlikte nüfusun yarısından çoğu engelliler ve yakınları. Böyle bir ülkede benim de bir sloganım var; dünyada yok, Türkiye’de olsun, “ Engelliler Bakanlığı kurulsun ”. Birçok bakanlığın alt başlığında Özürlüler Daire Başkanlıkları falan var..Neden bu ülkede nüfus genelinde böyle bir yüzdeye sahip bir kitlenin bakanlığı yok?

Ben grup üyelerimi benim çocuğum gibi görüyorum, onların ikinci abisiyim, ikinci amcasıyım, ikinci babasıyım. Engellilerin içine girmek asla geri dönmemek demek. Onların hiçbiri küfür kafir bilmezler, doğayı, çiçeği, böceği çok severler. Ben onları A4 kağıdına bezetiyorum, pırıl pırıl A4 kağıtları, o kağıda ne kadar güzel yazarsanız, aynı şekilde okurlar ve cevabını daha da fazlası bir güzellikle verirler. Ben haftada 2 saat ders veriyorum onlara, buna karşılık inanılmaz boyutta bir sevgi seli alıyorum. Bunu başka bir yerde yaşayamazsınız.
Kafanızı yastığa koyun, koyar koymaz mutlulukla uyuyorsunuz. Bu bir çağrıdır gönüllü olmak çağrısıdır. Bizi yalnız bırakmayın. Alkışlanmak dışında başka hiçbir beklentimiz yok. Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile…