FİLİSTİN DEMEK HAMAS DEMEK DEĞİLDİR !

Geçmişte olduğu gibi yiğitçe ülkelerin orduları değil de ülkelerin terör örgütleri kaypakça savaşırsa olacağı budur. Bir gün gelecek ve tüm Dünya aynı içtenlikle teröre ve emperyalizme lanet okuyacak. Değerli genç arkadaşlarım, bana sosyal medya üzerinden sorduğunuz sorular ve Türkiye İşçi Partisi  (TİP) için gelen ağır eleştiriler üzerine kendimce sizleri bilgilendirmeye çalıştım.

FİLİSTİN NEREDE? NEDEN ÖNEMLİ?

Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi’nden oluşan İsrail’in işgal ettiği veya kontrol ettiği bölgenin acının zulmün diğer adıdır Filistin. Yaklaşık olarak Ankara Çankaya’nın üçte biri kadardır Gazze.

İngiliz sömürgesi altında kalan Filistin toprakları, 29 Kasım 1947 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurul’u tarafından, Musevi Devleti, Arap Devleti ve Kudüs olmak üzere üçe bölünmüş ve Kudüs’ün uluslararası gözetime tabii tutulacağı kararı alınmıştır. Bu bölünme Yahudiler tarafından kabul edilirken bölgedeki Arap devletler tarafından ise kabul edilmemiş hatta İsrail Devleti’nin kurulmasıyla 1948 yılında ilk Arap-İsrail Savaşının başlamasına sebebiyet vermiştir. 14 Mayıs 1948 tarihine gelindiğinde Filistin’in bölünmüş toprakları üzerinde bir İsrail devleti kurulmuştur. Bu durum, İsrail ve Arap komşuları arasında sıralı savaşların yaşanmasına sebep olmuştur. 22 Eylül 1948’de Mısır tarafında bulunan Gazze’de kurulan Filistin Hükûmeti ise Ürdün hariç diğer Arap Birliği üyeleri tarafından resmen tanındı. 1967 ‘de Arap-İsrail Savaşı ya da İsrail Altı Gün olarak isimlendirilen savaş ile İsrail topraklarını dört katına çıkardığı bilinen bir gerçektir.

Bu savaşlardan 1948 ve 1973 savaşları Arap devletleri tarafından, 1956 ve 1982 savaşları İsrail tarafından başlatıldığı öne sürülebilirken, bu savaşlar arasında en önemli etkiye haiz olan 1967 savaşının ise sorumlusunun kim olduğu net bir şekilde belirtilememektedir (Lewis, 2014: 454-457).

Mekke ve Medine’den sonra Müslümanlar için en kutsal şehir kabul edilen başkent Kudüs, Yahudi ve Hristyanlar için de kutsal kabul edilir. Günümüzde İsrail’in temel kanunları, Kudüs’ü İsrail’in “bölünmez başkenti” olarak kabul eder. Uluslararası toplum ise son işgali kabul etmeyip Doğu Kudüs’ü, İsrail işgali altında olan Filistin Devleti’nin sınırı olarak tanımlıyor.

15 Kasım 1988’de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Başkanı Yasser Arafat Filistin Devleti’nin kuruluşunu ilan etti. 1993’te Oslo Anlaşmalarının imzalanmasından bir yıl sonra Filistin Ulusal Otoritesi kuruldu. İsrail’in Gazze’den çekilmesinden iki yıl sonra 2007’de de Hamas tarafından yönetilmeye başlandı.

Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası organların bir üyesi olan Filistin Devleti 138 BM üyesi tarafından tanınmaktadır ve 2012’den beri Birleşmiş Milletler’de üye olmayan bir gözlemci devlet statüsündedir.

Yıl yıl israil ve Filistin
1946 – 2012 yılları arasındaki İsrail ve Filistin Toprakları

AKSA TUFANI OPERASYONU
Gazze
Şeridi’ni kontrol eden Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı, İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FHKC) de katıldığı Aksa Tufanı Operasyonunda resmi kanallar saldırıda yaralananların sayısının 1590’a çıktığı en az 300 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

TÜRKİYE VE DÜNYA’DA SOL PARTİLER NEDEN FİLİSTİN’İ DESTEKLİYOR?
Dünya Sol’unu temsil eden pek çok oluşum, siyasi irade, sosyalist çizgide politika yapanların TİP’in de aralarında olduğu emperyalizm karşıtı duruşla ve bu duruşu ile şekillenen politikaları benimseyenler haliyle İsrail’in karışışındadır. Oldukça fazla eleştiri alan bu tavır ile EMEP, TKP, TİP ve hatta CHP’nin de üyesi olduğu sosyalist oluşumlar emperyalizm karşıtı üst politik bir duruşla Filistin halkının yanındadır. Kendimce izah etmeye çalışacağım.

Filistin’i sözde temsil eden gerici örgütlerden değil Filistin halkından yola çıkan TİP de tüm dünyanın gözü önünde yapılan saldırılar sonrasında “Filistin’in halkının ve kendini savunma hakkının yanındayız.

Barış yerine savaşı tercih eden tarafın Siyonistler olduğunu biliyoruz. Öte yandan savaş koşullarında dahi sivillerin hedef alınmasını, işkence edilmesini, çocukların “esir alınmasını” hiçbir şartta kabul edilemez buluyoruz. Demiştir.

Bazıları da bunu TİP Hamas’ı destekledi ya da alkışlıyor diye okumak istediler. Bir mevcudiyete karşı duruş göstermek için bir araya gelmiş kalabalıklar ile bir ideolojiyi benimsediği için bir arada olan kalabalıkların tavrı elbette farklıdır.  Popülist yaklaşımlarla İsrail’i protesto etmek için parasıyla aldığı coca-cola’yı sokağa dökenlerden elbette farklıyız. Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş’ın da dediği gibi “Kavganın kenarında duranların önemsedikleri ile kavganın ortasındakilerin önemsediklerinin farklı olması çok doğal.”

TÜRKİYE SOLU IRAK İŞGALİNE KARŞI ÇIKINCA “SADDAMCI”, ERGENEKON KOMPLOSUNA KARŞI ÇIKINCA “DARBECİ”, ŞİMDİ DE FİLİSTİN’İN YANINDAYIZ DİYEREK “İSLAMCI” MI OLDU?

Emperyalizmin en büyük ikinci gücü İsrail’dir. Yani sol grupların bakış açısına göre Siyonist ve emperyalist İsrail Filistin topraklarını işgal etmiş bir devlettir. Filistin halkı da yıllardır haklı bir bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi içerisindedir. İslamcı grupların desteklemediği ve İslamcı grupların içerisinde yer almadığı Bağımsız ve özgür bir Filistin kurmak için kurulan Filistin Kurtuluş Örgütüne karşı (FTÖ) Başlangıçta İsrail için FKÖ’ye karşı bir denge unsuru olarak görülen yani düşmanımın düşmanı düşmanım değildir şiarı ile Hamas’ın İsrail tarafından nasıl desteklendiğini de çok iyi biliyoruz. Ortadoğu’da kimin ya da kimlerin kavgadan, savaştan kan ve kaostan beslendiğini de çok iyi biliyoruz.

İsrail’li bir sivilin, bir kadının çıplak bedenini sokak sokak dolaştırıp “Allah’u Ekber” diye bağıran bu barbarların yaptıkları terör eylemlerinde insanlık adına utanacağımız, insanlık adına acı veren görüntüleri ile hepimiz sarsıldık, kim bu insanlık suçunu alkışlayabilir ki! Dahası bu barbarlarla din kardeşi olmak isteyenlerle aynı cümlede anılmak bile bizim için zulmdür.

Tek bir tane solcu bulamazsınız cihatçı Hamas’ın temsil ettiği ideolojik değerleri savunan. Bir tane solcu bile sivil öldürmeyi savunmaz. Bir tane solcu yoktur islamizmi destekleyen. Tek bir tane solcu yoktur savaş çığırtkanlığı yapan ve ölümleri alkışlayan. Sol düşünce Filistin halkına yapılan zulme haklı öfke duyuyor ve anti-emperyalist mücadeleyi destekliyor. Mesele budur. Bu emperyalizm tüm kötülüklerin anasıdır. Sorsan Filistin’in haritada yerini bilmeyen ve bizim İslami hiç bir örgütle işimizin olmayacağını çok iyi bilenlerin bizleri yani TİP’i Hüdapar ile aynı kefeye koyanların da maksadını biliyoruz.

Bunlar ki Sol düşmanlığı adına seküler Arap rejimlerinde de dini kullanarak cihatcılığı beslediler. Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi de yakıp yıktılar. Ortadoğu’da acı ölüm, korku yaşamayan mutlu ve umutlu kaç hane kaldı? Ortadoğu’nun tüm zenginliklerine konmak için gerici Arap şeyhlerini koruma altına alanlar, silahlı örgütlere cihad çağrısı yapsınlar diye silah satanlar da da bunlar. İsrail faşizmine, zulmüne kol kanat gerenler hatta destekleyenler şimdi de terörizme karşıyız mı diyorlar!

El Kaide, IŞİD, Boko Haram, neden ve nasıl kurduysa ve maksadı ne ise Hamas da aynı amaçla kuruldu.  Cihatçı Hamas’ı FKÖ ( Sosyalist Filistin Kurtuluş Örgütü ) ile mücadelesinde kim desteklediyse onlar Dünya Müslümanlarını “Terörist imajı” ile eşleştirme işini başarıyla yapanlardır. Bu son saldırılar ve insanlık dışı, birbirinden korkunç terör eylemleri ile Filistin Kurtuluş Örgütü’nün sürdürdüğü haklı ve milli mücadeleyi önce dini ve radikal bir mecraya çeken de Hamas’tır. Filistin demek Hamas demek değildir!

Emperyalist güçler Ortadoğu’yu istediklerine dönüştürüyorlar.

Biliyoruz ki çok şey değişti evet bazı hassas dengeler geçmişte olduğu gibi değil. Günümüzdeki Filistin’in dostumuz olduğunu söylemek için sağır, Hamas ‘Dini Kullanan’ IŞID gibi bir Terör örgütü olduğunu görmemek için de elbette kör olmak lazım ama bizim için Filistin ve Filistin halkı demek demek de Hamas demek değildir.  Hatırlayınız ki zaten 1986’da Müslüman Kardeşler’in Filistin şubesi olan Hamas kurulur kurulmaz ilk işi FKÖ’ye savaş açmak olmuştur.

Filistin davası Hamas’ın kurulmasıyla başlı başına büyük yara aldı. Hamas’ın yaptığı her şey İsrail’in ve batının işine yaramıştır, buna son saldırılar da dâhil.” Hamas lideri İsmail Haniye’nin, 2017’den beri Mısır dışındaki ilk yurt dışı seyahatini Türkiye’ye gerçekleştirmiştir. Vaktiyle Hamas’ı Türkiye’de kimlerin ağırladığı çok iyi biliyor fakat basına kapalı gerçekleştirilen bu ziyaretlerdeki toplantılarda neler konuşulduğunu bilmiyoruz.

Günümüze gelecek olursak MOSSAD gibi uçan kuşun, düşen kanadını görebilen dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerinden kabul edilen yapının bu kadar iyi planlanmış bir saldırıyı haber almamış olmasına imkân var mıdır? Diye sorarken aynı zamanda tüm bu terörizm, bu çirkin saldırılar kimin işine yarıyor? Diye de sorulmalıdır.

İsrail’de aylardır devam eden hükümet karşıtı sokak protestolar bitecektir. Dinci Hamas’ın şeytan işi sosyal medyadan Allah’u Ekbar diye bağırarak zavallı insanların ölüsüne bile işkence ettikleri videoları paylaşmaları tüm dünyada Müslüman nefretini körükleyecektir. Bizde bir söz vardır “Dinime küfreden bari Müslüman olsa! ” deriz biz benzeri durumlarda yani İsrail Filistin’i haritadan silecek, yok edici yeni saldırılar için güç topluyor, motivasyon buluyor hatta misilleme saldırılarını alkışlayacak hazır bir kitleleri bile oluştu.

İşin ilginci bölgede yapılan açıklamalara göre ise, İsrail’e yapılan Hamas’ın üstlendiği bu son saldırıları operasyonunda Filistin’deki tüm grupların içinde olduğu ortak operasyon odası üstleniyor. Bu gruplar içinde FHKC Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve FDKC Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi güçlü sosyalist örgütler var.

Sosyalistler Filistin direnişini bir bütün olarak destekliyor. Adalet, eşitlik, özgürlük ve de insani değerlerleri koruyan ve kollayan bir bakış açısının sivillerin ölümünü alkışlaması mümkün müdür?

Evet çok farkındayız ki Filistin halkının kurtuluş ve özgürlük mücadelesi, bölgede Hamas’ın, Lübnan’da da Hizbullah’ın etkili hale getirilmesi sonrasında bitme noktasına geldi ve yine Hamas tarafından yapıldığı kabul edilen terörist eylemler sonrasında yine en çok Filistin halkı zarar görecek.“ Hamas’ın yaptığı terördür, Filistin halkını İsrail devlet terörüne açık hale getirmiştir.”

Hamas; eli kanlı, islami – cihâdist, insân düşmanı bir terör örgütüdür. İsrail; eli kanlı, siyonist – faşist, insân düşmanı, işgalci bir devlettir.

Elbette bir seçim yapmak zorunda değiliz! Ama bizim tarafımız başından belli; biz hâlklardan ve dâim barıştan yanayız, kutsal olan tek şey insan hayatıdır. İşte tam da bu sebeple yıllardır zulüm gören Filistin Halkının yanındayız.

İsrail Komünist Partisi de yapılan bu insanlık dışı saldırılar sonrasındaki açıklamasında “Tüm bunların sorumlusu Netanyahu ve aşırı sağcı hükümettir. Yerleşimci terörü ve Mescid-i Aksa saldırıları meseleyi buraya getirdi. Tek çözüm işgalin sonlandırılması ve Filistinlilerin meşru taleplerinin karşılanmasıdır. Aklı başında tüm uluslararası güçleri Netanyahu’nun bu saldırıyı fırsat bilip katliam yapmasını engellemeye çağırıyoruz” demişlerdir.

Hamas’ın başlattığı ve tüm Filistinli direniş gruplarının parçası olduğu Birleşik Operasyon Odası tarafından yürütülen Aksa Tufanı operasyonu ardından İsrail ile başlayan çatışmalar devam ediyor. Çatışmalar devam ederken, Avrupa Birliği, Filistin’e yapılan yardımların askıya alındığını açıkladı. Açıkhava hapishanesi konumundaki Gazze’de nüfusun %70 i mülteci konumunda ve uluslararası yardımlarla yaşıyor.

ŞİMDİ YUKARIDAKİ BİLGİLENDİRMELERİN IŞIĞINDA “TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİNİN” AÇIKLAMASINI BİR DAHA OKUMANIZI DİLİYORUM.

Aksa Tufanı operasyonu ardından Türkiye İşçi Partisi aşağıdaki metni yayınladı.

FİLİSTİN HALKININ YANINDA, BARBARLIĞIN KARŞISINDAYIZ!

75 yıllık Siyonist işgal ve zulüm tüm barış ve arabuluculuk çabalarının askeri üstünlüğe sahip İsrail tarafından reddedilmesiyle son bulmuş, Gazze halkı 10X40 km ölçülerinde bir açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Gazze merkezli direniş güçlerinin İsrail topraklarına saldırısı, asker ve sivil İsraillileri esir alması Tel Aviv’den devasa bir karşı askeri saldırıyla karşılık bulmuş durumda.

Filistin’in halkının ve kendini savunma hakkının yanındayız. Barış yerine savaşı tercih eden tarafın Siyonistler olduğunu biliyoruz. Öte yandan savaş koşullarında dahi sivillerin hedef alınmasını, işkence edilmesini, çocukların “esir alınmasını” hiçbir şartta kabul edilemez buluyoruz.

Filistin’den Yemen’e, Kafkaslardan Rojava’ya tüm coğrafyalarda insanları canından ve yurdundan eden gelişmeler emperyalist merkezlerin ve bölgesel militarist hükümetlerin kana ve şiddete dayalı siyasetinin bir sonucudur. Tekil bir olayda kimin daha haklı ya da daha haksız olduğuna değil, tüm bu süreci yaratan uluslararası sisteme bakıyor, savaş ve militarizm üreten emperyalist kapitalizme karşı mücadelenin barbarlığa karşı insanlık değerlerinin mücadelesi olduğunun bilinciyle tutum alıyoruz.

AKP Hükümetinin sözde Filistin dostu açıklamalarına rağmen İsrail’in en önde gelen iş ortağını olduğunu biliyoruz. Saray Rejimi, Kafkaslardan Doğu Akdeniz’e kadar birçok başlıkta İsrail ile siyasi-ekonomik ve hatta askeri iş birliği sürecindedir. Ne Siyonistlerden, ne siyasal İslamcılardan ne de tüm bunların hamisi “liberal” emperyalist merkezlerden insanlık ve barış adına bir adım atmasını beklemiyoruz.

Barış için halklarımızı sadece Siyonist işgal ve zulümden değil, onların bölgemizdeki ticaret ortakları olan siyasal İslamcı işbirlikçilerinden de kurtarmak zorundayız.

Yaşasın Filistin halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesi. (Türkiye İşçi Partisi)

Umut Kaşan / Ege İdea Dergi – Didim

Konular

E- Bülten

    Sosyal IDEA

    Bizi takip edip yalnız bırakmayan siz değerli okuyucularımıza teşekkür ederiz.