Dün tutuklanan genç gazeteci Furkan Karabay ın cezaevinden gönderdiği ilk mesaj “Namuslular, namussuzlardan daha cesur olmadığı sürece hiçbir şey değişmez. Destek veren herkese teşekkürler” oldu.
Furkan Karabay bize, size bi’şey söylemek istemiş ve anlayana çok da güzel ifade etmiş. Nereden yazmış Marmara Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 9 No’lu Kapalı Cezaevinden.
Dün de yazmıştım Furkan kamuya açık bir tutanağı haberleştirdiği için tutuklandı. Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay, Sarallar grubundan Barış Saral’ın yargılandığı davanın tutanağını haberleştirirken “Terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterme” ve “İftira”” suçunu işlediği gerekçesiyle tutuklandı. Duruşma salonuna gazeteciler alınmadı. Salonda TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve TİP İstanbul Milletvekili, Gazeteci Ahmet Şık vardı.
Furkan tebligat için gittiği emniyette kaçma kuşkusu olmadığı için bir avukat gözetiminde ifadesi alınıp serbest de bırakılabilirdi. Gazetecilere bizim görmek istemediğimiz, okumak istemediğimiz hiç bir şeyi yazamazsın, söyleyemezsin demek istiyorlar. 27 yaşında yeni yıla sevdiklerinden, ailesinden uzakta ve özgürlüğü elinden alınmış halde girecek.
Peki, sen bunu her nereden okuyorsun?
Her neredeysen ve her nasıl okuyorsan Furkan senin bilgin, haberin olsun diye tutuklandı. İşini yaptığı için cezalandırıldı.
Dün Can Atalay bugün Furkan Karabay yarın da bir başkası, istemediği şeyleri yazan çizen söyleyen, itiraz eden, eleştiren görmek istemedikleri her kim varsa görmemek için, sussun, eleştirmesin, haberleştirmesin, yazmasın, çizmesin diye ellerinden gelenin fazlasını de yapacaklardır.
Mesela mesele tam da ağaçlarken, mesel ağaç değil bunların maksadı ne biliyoruz diyecekler. Mesela mesele tam da futbol iken mesele futbol değil bunların maksadını biliyoruz diyeceklerdir. Mesela Atatürk’ün tüm Dünya’nın bildiği o meşhur sözü “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” yazmak onlar isteyince terör örgütü söylemi olabiliyor. Onlar istesin en azılı terörist bu vatanın evladı olurken, bu vatanın evladı trak diye terörist damgası yer anında. Mesela halkı kin ve düşmanlığa sevk eden bazı cümleler var ve bu cümleler onlar isteyince barış şiirleri gibi boy boy haberleşebiliyor. Çünkü kini de düşmanlığı da en iyi onlar bilir.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) temsilcisi Erol Önderoğlu “Her rüşvet iddiasını gündeme getiren gazeteci, Furkan Karabay örneğinde olduğu gibi, böyle gözaltına mı alınacak? Gazetecilerin görevi temiz toplum için bilgi vermektir. Karabay daha fazla taciz edilmeden serbest bırakılmalıdır” diye açıklamalar yaparken RTÜK üyesi İlhan Taşcı da “İktidarı eleştiren kanallara 68 milyon TL’lik ceza kesilirken iktidarı övenlere hepi topu 2; baktığımızda aralarında tam 35 katlık bir fark var.” Diyor.
Nasıl ki ulusal medyada yargıdaki çürüme ve rüşvet iddialarını gündeme getiren gazeteciler gücü elinde tutan iktidarın hedefi oluyorsa, yerelde yerel medyada da durum çok farklı değil. Yerelde de güç kimseyse onun hedefisin. Alkışlamıyorsan, övmüyorsan, eleştiriyorsan kafadan hedeftesin, anında vatan hainisin. Furkan’ın da dediği gibi “Namuslular, namussuzlardan daha cesur olmadığı sürece de hiçbir şey değişmez.
Cesaret tam da burada başlıyor. Lafta cesaret dersi verir ama telefonda başka, yüzüne başka arkandan başka konuşur. Furkan, işte senin gibiler yüzünden tutuklu. Senin gibi söylediği ile yaptığı birbirini tutmayan korkaklardan güç buluyorlar. İşine geldiğinde konuşan, işine gelmediğinde susan, eleştirdiğini yapan, önden başka arkadan başka konuşanlar çoğaldığı için değiştirmek zor! Çok zor!
İyi ve dürüst biri olmayı işine geldiği ölçüde gevşetebiliyorsan, yalanı ve kötülüğü küçük, büyük diye ayırıyorsan ya da özellikle de ucu sana dokunmayan mevzularda kullanıyor ve bundan keyif alıyorsan, işine gelen iyilikte bağırıp, işine gelmeyen kötülükte susuyorsan, misal işine gelen emeği görüp, işine gelmiyor diye bazı emekleri görmüyorsan, duymuyorsan, sokakta sosyalist, iş yerinde faşistsen mesela, ibadet ederken dindar, ibadet bitince kindarsan, başkalarına karşı sevgi dolu ama en yakınlarına karşı acımasızsan, tüm bunlara rağmen dürüstlüğünle, iyiliğinle böbürlenip övünüyorsan.
Dürüst ve iyi biri olamadığın gibi kibirli ve de samimiyetsizsin. Seni yanıltan ve iyi biri yapmayan, kötü ve dürüst olmamak değil; iyi ve dürüst olduğunu sanmaktır.
Nasıl ki dürüst olmamak kötü bir yalancı olmayı işaret etmiyorsa, kötü biri olmamak da her zaman iyi biri olmayı işaret etmiyor.
Mesela olduğun gibi görünemeyeceğini iyi bildiğin için, kaybetmemek, yalnız kalmamak, parasız kalmamak gibi haklı gerekçelerle göründüğün kişi olmaya çalışıyorsan ve göründüğün kişiyi seviyorsan, olduğun kişi de bulduğu her fırsatta, bulduğu her insanı açıkta kendini ele veriyor haberin bile yok.
Üzgünüm ama kendi kişisel gelişimine ivme kazandıran iyi filmler izlemek, iyi yazarların kitaplarını okumak ya da önemli ve değerli iyi insanların cümlelerini tekrarlamak da seni değerli biri yapmıyor.
Rastlantıya bırakılmış hiç bir öğrenme ile entelektüel de olmuyorsun.
Sen bizi de kendini de kandırıyorsun.
Biraz da olduğun kişiye yatırım yapsan, oynamasan keşke. İnsan sevmeye ötekinden, bilmeye kendinden başlarmış. Şimdilik o yok saydığın özünü kapatacak, ne kadar ne kadar kılıf varsa kullan. Nasılsa özün de sözüm de bir değil. Sen çoğu gerçekler gibi kendinin de farkında değilsin.
Ben de senden razı değilim!
#gazeteciliksuçdeğildir! | #umutkasan | #didim