Hasan Can Çalgır Kimdir? Adını “Gayrimenkul Hizmet Ortaklığı” kelimelerinin baş harflerinden alan, yüzde yüz yerli sermaye ile 2016 yılında Hasan Can Çalgır tarafından kurulan GHO markası kendi oluşturduğu ‘Türk Tipi Gayrimenkul Danışmanlığı’ modeliyle, memleketimizde ve Dünya’da yaşanan türlü krizlere rağmen, yurt içinde ve dışındaki projelerine hız kesmeden devam ediyor. Güçlü arz talep dengesi yaratan GHO Pandemi sonrası oluşan talebi değerlendirerek son 30 yıldır uzmanı olduğu Taş Ev İnşaatını da kısa sürede markalaştırarak ‘Taş Ev Türkiye’ alt markası ile bugün Türkiye’nin her yerinde “6 ayda teslim edilmek üzere” özel taş ev üretimleri yapıyor.
Gayrimenkul sektöründe üretimi ön plana alan anlayışı ile İstikrarlı büyümesini ve başarısını hız kesmeden yükselterek yoluna devam eden GHO firması, kendi geliştirdiği Anadolu’ya Uyumlu Türk modeli danışmanlık sisteminin yanı sıra gayrimenkul sektöründe “Kademeli Prim Sistemi’ni ilk kez kullanması, kendi konut üretimlerini ve satışını yapması, gayrimenkul üretimi ve satışı konusunda güçlü kurumsal bir yapı oluşturarak, sonuç odaklı çözümlerle kısa sürede iddiasını ortaya koyan, güçlü markalarından biri haline gelen Gayrimenkul Hizmet Ortaklığı (GHO) geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en köklü futbol kulüplerinden olan Eskişehirspor’un da 2023-2024 sezonu resmi göğüs sponsoru oldu.
Yaklaşık 80 yıldır emlak ve gayrimenkul sektörün içinde olan bir ailede büyüyen, evli iki çocuk babası genç iş insanı Hasan Can Çalgır Denizli doğumlu ve Denizli’de yaşıyor. Bilkent Üniversitesi Bilgisayar/Bilgi Teknolojisi Yönetim ve İdaresi okumasına rağmen sadece emlak ve gayrimenkul sektöründe hizmet vermiş. Gençliğinde bir dönem amatör futbol oynayan, kulüp yöneticiliği de yapan Hasan Bey, bugün hala faaliyetlerine devam eden Adalılar Gayrimenkul ile başladığı iş hayatına ‘Nasıl yaparız da üretimin de olduğu Anadolu’ya uyumlu bir sistem oluşturabiliriz?’ Sorusundan yola çıkarak, 32 farklı şehirde bulunan GHO ve Taş Ev Türkiye markalarını yaratmış.
Gayrimenkul sektörünün bütün dinamiklerini tek çatı altında toplamayı başaran GHO markası aynı zamanda Piccolavita Tiny House ile iş birliği yaparak, halk arasında karavan ev, tekerlekli ev ya da mobil ev olarak bilinen, yüksek kaliteli, keskin ve modern çizgileri olan yarı mobil ‘Tiny House’ üretimleriyle doğa ile iç içe ve çevreci bir yaşam fırsatı sunuyorlar.
Umut Kaşan’la Vitrin de bu hafta Didim’den çıkan gayrimenkul sektöründe son günlerin çok konuşulan markası GHO’nun kurucusu olan Hasan Can Çalgır ile Didim Akbük’de Taş ev Türkiye tarafından inşa edilen yakın zamanda açılışını yapacakları Taş Ev Türkiye ofisinde sohbet ettik.
- Hasan Bey Merhabalar. Ne kadar da keyifli bir ofise geldik. Reklamlarınızda da bahsettiğiniz gibi taş evin dokusu ayrı bir keyif ve ayrı bir huzur veriyormuş. Öncelikle bu şık ofis için sizi tebrik ediyorum. Gayrimenkul Hizmet Ortaklığı (GHO)’nun, kurucusu olduğunuzu ve aktif olarak son günlerde sektörünüzde sıklıkla sizden ve GHO’dan bahsedildiğini biliyoruz. GHO markanızı ve sizi yakından tanımak, hikâyenizi bilmek isteriz.
Öncelikle ben ve ekip arkadaşlarım adına çok teşekkür ederim. Evet Gayrimenkul Hizmet Ortaklığı (GHO) gayrimenkul yatırım hizmetlerinin yanı sıra, artık son 30 yıldır, profesyonel inşaat ile doğal hayatla iç içe, insan sağlığına faydalı, sağlam, dayanıklı ve uzun ömürlü ‘Taş Ev’ yapımı ve üreticiliği konusunda Ege Bölgesi’nin önde gelen şirketlerinden ‘Taş Ev Türkiye’ olarak da hizmet veriyoruz.
Emlak sektörüne ilk başladığımız ilk ismimiz, bizim ilk şirketimiz ve hala aktif olarak da hizmetlerine devam eden ‘Adalılar Gayrimenkul’ dür. Her ne kadar GHO’dan çok daha eski, köklü bir firma olsa da Adalılar Gayrimenkul bugün GHO çatısı altında alt bayii olarak faaliyet ve hizmetlerine devam ediyor, Ankara, İzmir, İstanbul, Denizli, Denizli Sarayköy, Aydın Didim ve Aydın Akbük de GHO çatısı altında hizmet vermeye devam ediyoruz.
80 YILDIR GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNÜN İÇİNDEYİZ. DOĞRU YATIRIM HER ZAMAN KAZANDIRIYOR
Ben ve ailem biz aslen Denizliliyiz. Çok uzun yıllardır Emlak sektörün içinde olan bir aileyiz. Ailemizin de ticarete çıkış noktası emlak hizmetleri ve yatırımlarıdır. Şöyle ki dedem Denizli Sarayköy’de pamuktan ve çiftçilikten kazandığı parayla gayrimenkul yatırımları yapmaya başlamış. İşte ilk başlarda Denizli’nin merkezinde bazı ticari gayrimenkuller, işyerleri alarak başlamış sonra da işte zaman içerisinde kendine ve çocuklarına daireler yapmış. Didim tarafına gelmiş Denizli Öğretmenler Sitesi’nden bir yazlık almış. Çevresindeki sitelerde çeşitli yatırımlar yapmış. Zamanla Çeşme’de, Didim’de Kuşadası’nda da yatırımlar yapmış ve bu şekilde de çiftçilikten kazandığı parayı gayrimenkule yatırım yaparak daha fazla para kazanmayı hedeflemiş. Doğru yatırım her zaman kazandırıyor. Bizlerin başarısı da o yatırımları kazanca dönüştürerek, sektörümüzde markalaşabildik.
ÜLKEMİZDE EMLAKÇILIK SONRADAN TERCİH EDİLEN BİR SEKTÖR.
Aslında ülkemizde emlakçılık ve gayrimenkul sonradan tercih edilen bir sektör. Kişiler birkaç farklı sektörde şansını denedikten sonra veya kendi sektörlerinden iyi paralar kazanıp, daha fazlasını kazanmak için gayrimenkule yatırım yapıyorlar. Mevcut hükümetimizin de özellikle sistematik olarak vergiden kazandırmasıyla birlikte daha doğrusu vergiden düşme demeliyim, doğrusu bu sebeple de inşaat sektörüne giren birçok esnaf var. Ülkemizde emlakçılık ve gayrimenkul sonradan tercih edilen bir sektör. Biz ise ‘86 yılından itibaren Didim’de esnaflık ve ticaret yapıyoruz. Babamın Alman ortağının yönlendirmesiyle de 92 – ‘93 yıllarında da Taş Ev üretimlerine geçtik.
TAŞ EV TÜRKİYE SEKTÖRDE İLK KURUMSAL HİZMETİ VEREN FİRMA VE KİŞİYE ÖZEL ÜRETİMLER YAPIYORUZ.
Söke’ye bağlı olan Doğanbey, Tuzburgazı Karina bölgesinde restorasyon çalışmalarıyla başladık. Daha sonrasında köy sınırları içerisinde köy imarlı yerlerde yeni binalar, sonrasında Didim, Kuşadası Bodrum, Denizli derken sonrasında yavaş yavaş İç Anadolu ve diğer bölgelerde de özel üretimler taş evler yaptık. Biz hazır yerler yapıp satmıyoruz. Danışmanlık hizmeti veriyoruz, projeler sunuyoruz, kişilerin isteğine göre özel yapılar yapıyoruz.
Adalılar Gayrimenkul olarak geçmişte 2009-2013 yılları arasında farklı bir markanın alt bayiliğini de yaptık. İşte tam da bu dönemde işin kurumsal ve profesyonel tarafını gördükten sonra tabiri caizse biraz daha gözümüz açıldı ve o markadan ayrıldıktan sonra GHO olarak kurumsallaşma ve markalaşma çalışmalarımız başladı. Markalaşma süreci altyapı çalışmaları hazırlık aşaması sistematik olarak yaklaşık üç yıl sürdü. Zaten de kendi markamızı oluştururken asıl hedefimiz yani o şirketten, o markadan asıl ayrılma nedenimiz bazı durumları ortadan kaldırmaktı.
YÜZDE YÜZ YERLİ SERMAYE, ANADOLU’YA UYUMLU TÜRK MODELİ
Bilindiği gibi ne yazık ki gayrimenkul sektöründe Amerikan firmalarının bir ağırlığı var evet ama o ağırlık Anadolu’ya pek yansımıyordu. Yani işler 3 büyükşehirde iyi gidiyordu ama Anadolu’da durum farklıydı. Bu durumun en büyük örneği de zaten o şirketlerin bayiliği yapan kişilerin sürekli el değiştirmesi ya da tabela değiştirmesi diyebilirim. İşte biz de tam da bu yüzden ayrıldık ve de kendi kurumsal yapımızı oluştururken kendimize “Anadolu’ya uyumlu nasıl bir sistem yapabiliriz?” diye sorduk ve yola çıktık. Anadolu’ya uyumlu kendi sistemimizi oluştururken de emlak sektörünün içinden geldiğimiz için bir önceki çalışma modelindeki, profesyonelliği, kurumsallığı kaybetmeden hareket kabiliyeti geliştirmek ve markalaşmak istedik.
ÜRETİM AYAĞI OLMADIĞI İÇİN, SEKTÖRDE TAM ANLAMIYLA İSTENEN SEVİYEYE ULAŞMAK MÜMKÜN OLAMIYORDU.
Gayrimenkul Hizmet Ortaklığı’nın baş harflerinden oluşan GHO Markası 2013’ün sonlarında doğdu. Yani biz bu durumun ilk temellerini atmaya başladıktan yaklaşık 3 yıl sonra. Sistematik bir şekilde şirketin altyapısı ticari tarafı nasıl yürür? Hukuksal tarafı nasıl yürür? gibi tüm detayları da düşünerek sıfırdan bir yeni bir sistem kurmayı ve güçlü bir marka olmayı hedeflediğimiz için, profesyonel danışmanlık hizmeti alarak markalaşmamızda planlama yaptık.
BİZİ DİĞERLER FİRMALARDAN MARKALARDAN AYIRAN, BİZİ GÜÇLÜ YAPAN DA OLUŞTURDUĞUMUZ ÜRETİM TARAFIDIR.
Bizi diğerler firmalardan markalardan ayıran, bizi güçlü yapan da oluşturduğumuz üretim tarafıdır. Dünya’da yaygın olarak kullanılan Franchise Sistemlerine bakın inceleyin, neredeyse gayrimenkul dışındaki tüm sektörlerde üretim var. Oysa emlak sektöründe bir üretim yoktur. Yani emlakçılığın temel prensibi zaten aracılık hizmeti vererek para kazanmak. Diğer büyük gayrimenkul Franchise’lerında da üretim yok. Mevcut olan arsa ve konutun satışı yapılıyor. Bu nedenle de sektörde tam anlamıyla istenen seviyeye ulaşmak mümkün olamıyordu.
ANADOLU’YA UYUMLU TÜRK MODELİ DANIŞMANLIK SİSTEMİNİ GELİŞTİRDİK.
Biz kendi geliştirdiğimiz bu sistemle GHO olarak kendi konut üretimlerimizi de satışımızı da kendimiz gerçekleştiriyoruz. GHO’nun alt sektörlerden birisi de inşaattır. Kendi ürettiğimiz konutların satışını da yine GHO ofislerinin profesyonel ekipleri gerçekleştiriyor.
Üretimlerimiz de zaten talep gören ürünler olunca ve profesyonel hizmet sağlayınca aslında beklediğimiz bir büyüme oldu. Bizim yaptığımız Taş Ev’ler dayanıklı, estetik ve dekoratif, doğal, sağlıklı, tadilat bakım ve onarım maliyeti düşük yapılar haliyle tabii uzun ömürlü, sağladığı üstün yalıtım ile tasarruflu enerji verimliliği yüksek ve hepsinden önemlisi depreme dayanıklı.
ÇOK KISA SÜREDE DİKKATLERİ ÜZERİMİZE ÇEKEBİLMEYİ BAŞARDIK. MESELA TÜRKİYE’DE GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNDE “KADEMELİ PRİM SİSTEMİ” Nİ İLK KEZ BİZ KULLANDIK.
Kendi ürünümüzü sattığımız için, taleplerle şekillenen kaliteli üretimlerimiz ile müşterilerimizin nezdinde hem daha pozitif bir algımız oluyor hem de tüm GHO ofislerine de güvenilirlik, prestij ve daha yüksek kazanç sağlıyor.
Hem Franchise isim hakkı bedelinde hem aylık ciro bazında hem de kazandırdığımız para kısmında çok daha farklı olduğumuz için kısa sürede dikkatleri üzerimize çekebilmeyi başardık. Mesela Türkiye’de gayrimenkul sektöründe “Kademeli Prim Sistemi” ni ilk kez biz kullandık. Demode emlak sistemleriyle kazanç elde etmeye çalışmak yerine kademeli prim sistemi ve kazanç paylaşım modellerini kullanınca, teknolojik sistemleri, mesleki gelişim ve eğitim programları ile birçok ayrıcalıklara sahip olma fırsatı sununca yüzde yüz yerli sermaye ile kurduğumuz markamıza özellikle son 3 yılda çok fazla talep gördük. Karşılık görmekten mutluyuz. Bayilerimizle birlikte kazanıyoruz, birlikte büyüyoruz.
GHO olarak francihselarımıza özel olarak kurumsal teknolojik altyapıdan tutun da, ofislerin mimari kurulumuna, danışman ekiplerinin eğitimi, karlılık ve verimliliğin artırılması için ihtiyaç duyulan konularda çeşitli özel eğitimler ve ücretsiz destekler sunuyoruz.
Markalaşma sürecinizden bahseder misiniz? Profesyonel destek almakta zorlandınız mı?
Tabii ki kolay süreçler değil ama emlak sektöründe keskin tecrübelerim olduğu için, bazı durumları bizzat kendim planlasam bile GHO’yu kurmaya karar verdiğimiz andan itibaren bir danışmanlık şirketi ile çalışmaya başladık. Yedinci yılımız ve 7 yılda birçok farklı firmayla çalıştık. Hali hazırda hem destek tarafında hem de eğitim tarafında yine profesyonel danışmanlıklar alıyoruz. Almaya da devam edeceğiz.
MARKALAŞMAK İÇİN PROFOSYONEL DANIŞMANLIK HİZMETİ ALDIK. HALA ALIYORUZ.
Mesela çok sevilen ‘Gayrimenkul Hizmet Ortaklığı’ adını ben yaratmadım. O zaman çalıştığım danışmanlık ekibi ile en doğrusunu, neyi nasıl yaparız planlaması yaptığımız dönemde bir yıl gibi bir sürede ortaya çıktı, yani öyle hemen pat diye de ortaya çıkmadı. Mevcutta kullandığımız ikinci logomuzdur. Anahtar sembolize edilen GHO harflerinden oluşan logomuz dördüncü yılında. Danışmanlık aldık ve almaya da devam edeceğiz. Eğitimler de alıyoruz eğitimler de veriyoruz.
Eğitim tabi ki çok önemli ama sadece eğitim de yeterli değil, kurumsal tarafın en temelinden başlamak gerekiyor bazı şeylere. Maalesef ülkemizde gayrimenkul sektörünün istediğimiz ve beklediğimiz ciddiyette denetleme ve düzenlemesi de yok. Ülkemizde de faaliyet gösteren Amerikan firmalarının hepsi de çok kurumsal ve başarılı çünkü onlarda öyle ciddi ve kontrolü bir sistem, güçlü denetim hatta devlet tarafından da desteklenen finansman yapısı var ki tabii ki daha kolay oluyor onların büyümeleri ve markalaşmaları.
HEDEFİMİZ AVRUPA’DA GHO MASTER FRANCHİSE AÇMAK DEĞİL, MASTER FRANCHİSE VERMEK
Bugün biz 32 farklı şehirde varız inşallah amacımız 81 şehre gitmek. Türkiye’deki yapılanmamızdan sonra şu günlerde zaten Kıbrıs ve Karadağ yapılanmamız da hazır sayılır. İlk yurtdışı ofislerimiz olacak. Daha sonrasında da zaten asıl ve en büyük hedefimiz Avrupa’da GHO Master Franchise açmak değil, Master Franchise vermek şeklinde devam etmek olacaktır.
Diğer taraftan aslında bizim gerçekten çok iyi bir yönetim ekibimiz var. Ben kurumsal tarafa da hiç karışmıyorum. Her biri kendi alanında yeterliliği olan uzman kişiler. Tabii ki orada bana ihtiyaç varsa gidiyorum ama ben hala sahada emlak işini yapıyorum. Hem genel müdürümüz, hem de genel müdürlüğümüzdeki tüm arkadaşlarımız gereğini yapıyorlar. Bazılarının emlak ya da inşaat sektöründen olmamaları bizim için avantaj bile olabiliyor. Ben de işin emlak tarafında yönlendirici oluyorum. Bazen nasıl ki emlakçı olarak bazen ‘ Bu durum emlakçı olarak beni mutlu etmez’ çıkışım bize çok artılar katıyorsa reklam, genel ve kurumsal planlamadaki farklı çıkışlar, çatışmalar sonucu aldığımız tüm kararlar bize ivme kattı.
Taş Evler dayanıklı, estetik ve dekoratif, doğal, sağlıklı, tadilat bakım ve onarım maliyeti düşük yapılar haliyle tabii uzun ömürlü, sağladığı üstün yalıtım ile tasarruflu enerji verimliliği yüksek ve hepsinden önemlisi depreme dayanıklı.
ÖNCE CAN GÜVENLİĞİ! YAŞADIĞIMIZ DEPREMLERDEN DERS ALINMALIDIR.
Ülkemizdeki mevcut düzenlemelerin ve yasaların yetersiz kaldığını sektördeki herkes biliyor. Deprem fay hatları ile örülü zeminde doğru iş yapmanın, sektörün aslında ne kadar da önemli olduğunu, önemsenmesi ve düzenlenmesi gerektiğini yasalarla korunması gereken durumların olduğunu yaşadığımız her büyük depremde bir kez daha görüyoruz. Maalesef ülkemizde son tüketici de hatalı biçimde evini alırken zemin yapısını, yapı modelini, inşaat kalitesini yok sayabiliyor ya da çok kolaylıkla yanıltılabiliyor. Yapılacak basit araştırmalar ile ve günümüzde internetten pek çok açık kaynaktan da kontroller yapılabilir. Sıva üstündeki her şey çok hoş görünebilir ama sıvı altında ne var işte evin temeli nedir? Mutlaka iyi araştırılmalıdır. Pazardan basit bir domates bile alırken seçerken konut ya da gayrimenkul alırken araştırmadan alıyorsanız, sonuçta siz zarar görüyorsunuz.
YATAY MİMARİ ÜLKEMİZ İÇİN KAÇINILMAZDIR. TAŞ EV TÜRKİYE YATAY MİMARİYİ DESTEKLER.
Deprem ülkesiyiz. Köy de olsa şehir de olsa betonarme de olsa ahşap, çelik de olsa yatay mimariye kaymamız gerekiyor. Yatay mimari ülkemiz için kaçınılmazdır ve bana göre taş evlerin en büyük avantajı da güvenli olması. 9 derece depreme bile dayanıklı olmasıdır.
- Şu an bu ofiste, bu keyifli sohbeti gerçekleştirdiğimiz Taş Ev Türkiye’nin de yakında açılışını yapacaksınız. Öncelikle hayırlı olsun çok şık ve keyifli bir ofis olmuş. Taş evlerin üretim maliyeti açısından durum nedir? Nasıldır? Bölge yapılaşmasında ve mimarisinde kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Taş Evler dayanıklı, estetik ve dekoratif, doğal, sağlıklı, tadilat bakım ve onarım maliyeti düşük yapılar haliyle tabii uzun ömürlü, sağladığı üstün yalıtım ile tasarruflu enerji verimliliği yüksek ve hepsinden önemlisi depreme dayanıklı. Didim bölgesi ve çevresinde de her yer taş ev.
Geçmiş zamanlarda Rum Köyleri olan Rum Mimarisi ile yapılan ve bugün bile köylerimizde kullanılan o eski taş evler hala sapasağlamdır. Taş evler, betonarme evlere göre daha uzun ömürlüdür, daha sağlıklıdır ve daha az bakım gerektirir ama taş evlerin maliyeti de betonarme evlerden daha yüksektir. Çünkü taş da ucuz değil üstelik daha fazla işçilik gerektirir. Beki betonarme yapılardaki gibi demir ve kolon kullanmıyoruz ama taş ev daha maliyetlidir. Müşterimizin talepleri doğrultusunda yapı denetim ve belediyelerin izin verdiği ölçüde en fazla iki ya üç kat olabiliyor ve mecburen kolon sistemini karkas daha doğrusu beton da kullanıyoruz ama yapılarımızda tüm duvarlar 50- 60 santim kalınlığında yığma taş olarak devam eder.
Bizim yaptığımız tüm taş evler bakımı kolay, dayanıklı sağlıklı, tasarruflu, uzun ömürlü planları genellikle kare veya dikdörtgen şeklindeki estetik Rum Mimarisinin devamıdır. Her şeyi aynen devam ettiriyoruz. Taş, ahşap, özellikle çam ağacı ve de mermer gibi sağlıklı yapılarla oluşan evlerimiz estetik konforlu olduğu kadar insan için sağlıklı, tasarruflu, güvenli dayanıklı bakımı kolaydır. Bizim taş evlerimizde banyo ve tuvaletler komple mermerdir ama müşterilerimizin talep ve isteğine göre de bazen değişebiliyor. Süreci birlikte planlıyoruz, onlar ne isterse onu da kullanabiliyoruz.
TAŞ EVLERİMİZ DEPREME DAYANIKLI, EKOLOJİK, ESTETİK VE UZUN VADEDE EKONOMİKTİR
Bilimsel olarak 9 derecelik depreme kadar dayanıklıdır. Taşı evler diğer taraftan tasarrufludur. Yazın işte serin kışın sıcaktır. Çünkü kendinden yalıtımlıdır. Biz de temelden itibaren çatıya kadar izolasyona dair ekstra işlemler yapıyoruz. Yani bugün içeride doğalgaz da kullansanız işte kömür de yaksanız, şömine ya da klima kullansanız taş evler tasarruf sağlıyor.
Şimdi tabii ki herkes kendi ürettiğini beğenir, onu beğendirmeye çalışır. Ama şöyle de net bir gerçek vardır ki taş evler insanların binlerce yıldır kullandığı güvenilir binalardır.
Aslında betonarme hayatımıza girdikten sonra, binalarımızda ve inşaatlarda kullanılan tüm malzemelerin ağır kimyasal olması çok sağlıksız. Kullanılan betondan, alçıdan tutun da boyaya kadar hepsi ne yazık ki hepsi kimyasal. 2000’lerde Didim’de çevresinde özellikle İngilizlerde çok talep gören, çok beğenilen Marina yolundaki taş evleri de biz yaptık. 3 yıl öncesine kadar da taş evleri biz hep yabancılara sattık . Ne yazık ülkemizde ki taş evlerinin önemi Pandemi ve depremden sonra ortaya çıktı ve biz şu an Türkiye’nin hemen hemen bütün bölgelerinden talepler alıyoruz. Buradaki en büyük avantajımız da aslında ilk kurumsal şirket olmamız, danışmanlık hizmeti de vermemiz diyebiliriz.
- Kişiler kendi arsalarında, kendi buldukları ustalara, kendi taş evlerini yaparak daha az maliyetli olacağını düşünüyor olabilirler. Bu konuda fikriniz nedir? Neden mutlaka size ulaşsınlar?
İyi usta bulabiliyorlarsa ( Gülüyor) “Fiyat ödediğiniz şeydir, değer ise ne aldığınız.” Şimdi şöyle bir gerçek var. Evet bahçe duvarını ve duvardaki taşı iyi bir ustaya yaptırabilirsiniz ama evin duvarı çok farklıdır. Yani oradaki evin işçiliği, kalitesi bütçesi kadar önemlidir. Malzeme fiyatları ortada, internetten belki taş da dâhil pek çok şeyi satın alabilirsiniz. Doğru malzeme doğru işçilikle evin izolasyonuna yansır, dayanıklılığına yansır. İnşaat işi hiç de öyle görüldüğü kadar kolay iş değildir. Birbiri ile eşdeğer ilerlemesi gereken durumlar var. Ufak hatalar büyük hasarlar yaratır. Daha ucuzunu yapmak isterken sonuçta istemeden iki katını da harcayabilirler. Keyif de alamazlar. Biz yıllardır taş evler üretiyoruz. Bu işlerde tecrübe ve ustalık o kadar önemli ki yıllardır aynı ustalarla, hatta ustalarımızın yetiştirdiği ustalarla, onların çocukları ile çalışıyoruz. Ben kendim inşaat işinden de nefret ederim hatta kendimi müteahhit olarak da tanımlamam. İnşaat işi gerçekten kolay da değildir.
İNŞAAT İŞİNDEN NEFRET EDERİM, MÜTEAHİT DEĞİLİM, HALA SAHADA EMLAKÇIYIM
Biz müşterimize şunu söylüyoruz. Bugün bir müteahhitle yaptıkları inşaatta %70 maliyetin üstünü gözden çıkarmaları gerekiyor işte biz bunu %20 ye düşünüyoruz. Yani bakın bir milyonluk evde bu çok ciddi bir rakamdır. Çok daha ekonomik hizmet veriyoruz.
- Taş Ev Türkiye’de bahsettiğiniz üretim, pazarlama ve satış süreci nasıl ilerliyor?
Sonuçta sizin bir arsanız varsa ve Taş Ev Yapmak istiyorsanız, o arsa üzerinde öncelikle istediğiniz detayları mümkün kılan projelendirme yapılmalıdır. Bu projelendirmeyi konusunda uzman ve tecrübeli mimar mühendis ekibimiz de yapabilir, isterlerse kendi tanıdıkları kişiler de yapabilir. Projeye karar verildikten sonra, proje tam anlamıyla ön onaya gitmeden zaten biz teknik şartnameyi de ortaya çıkıyoruz. Mimar ve mühendis ekibimiz birlikte çalışır ve kaç metrekare? Kaç ton taş kullanılacak? Kaç metreküp beton ve demir gidecek? Temele ve ekstra iç işçilikte neler istiyorlar? Yani işte yer mermer mi, ahşap mı, seramik mi olacak? Bunların hepsini müşterimiz kendisi seçiyor ve yaklaşık 100 küsur tane madde ortaya çıkarmış oluyoruz.
Aslında bir anlamda işin maliyetini de tercihleri ile müşterimiz kendisi belirlemiş oluyor. Tüm bu teknik şartlar ortaya çıktıktan sonra biz maliyet hesabına geçiyoruz. Maliyet hesabı yaparken de ben genellikle şu örneği veriyorum. Nasıl ki kendiniz için markete gidip de kendi temel ihtiyaçlarınızı temin ederken etiket fiyatı üzerinden alışveriş yapıyorsunuz, dilerseniz tüm malzemenizi kendiniz de alabilirsiniz. Ya da bizim düzenli çalıştığımız firmalarımızdan temin etmenizi sağlarız ya da biz sizin adınıza gerekli malzemeyi de temin edebiliriz. Elbette tüm malzemeyi bizim temin etmemiz, çok daha uygun oluyor, hatta olası gelecek tüm zamlardan da üretimin etkilenmemesini sağlıyor. Bunu da görmelerini sağlıyoruz.
TAŞ EV TÜRKİYE OFİSİMİZ HAZIR.
Şu anda Taş Ev Türkiye her ne kadar GHO Türkiye’nin alt markası olarak hizmet verse bile taş evlere olan ilgi ve talep de çok yükseldi. Umut Hanım bugün sizi misafir ettiğimiz ofisimiz ilk Taş Ev Türkiye modelimiz. GHO Türkiye’nin bütün ofisleri aynı konsept ve modeldedir. Bundan sonraki dönemde özellikle taş ev tercih edilen bölgelerde işte gerek Ege kıyıları gerek Akdeniz ve iç Anadolu’daki bazı bölgelerde yeni ofislerimiz açıldığı zaman isterlerse Taş Ev konseptini isterlerse de Tiny House tercih edebilecekler.
Biz de bu şekilde de işin hem emlak tarafını hem de inşaat tarafını hareketlendiriyoruz. En başta söylediğim gibi bu günlerde, dün hedeflediğimiz gibi kendi üretimlerimiz ve kendi markalarımız ile koca koca diğer markalara kafa tutabiliyoruz. Çok kısa sürede çok fazlasıyla karşılık alacağımızı iyi bildiğimiz için tüm bu yatırımlarımız. Bugün 32 farklı şehirde varız inşallah amacımız GHO olarak 81 şehre girmek.
- Hasan bey geçen Kasım ayında verdiğiniz bir röportajda “Konut fiyatları artmaya devam edecek, gayrimenkul piyasası yüksek maliyetler nedeniyle durağan, şu anda orta segment konut satışı azalmış durumda. Yeni konut ihtiyacı olanlar bile satın almada zorlanıyor, lüks konutların satıldığı bir dönemdeyiz. Büyük inşaat firmaları lüks segment konut üretmeye devam ediyor. Çimento ve demir gibi temel inşaat malzemelerinin fiyatlarının çok artması nedeniyle daha orta segmentte konut üreten firmalar ise harekete geçemiyor. İnsanların konut alabilmeleri için uygun kredi imkânlarına kavuşması gerekiyor. Aslında bu durum konut fiyatlarının da yeniden yükselmesine neden olacak. 2023 yılında da konut fiyatları artmaya devam edecek” demişsiniz ve görüyoruz ki öngörünüzde son derece haklı çıktınız. Konut fiyatları, günümüzde gerçekten çok yüksek. Peki süreci bundan sonrası için nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizden bir yatırım tavsiyesi isteseydik ne söylerdiniz?
Öncelikle imkânı olan şartlarını zorlasın ve yatırım yapsın. Parası olan zaten hala mülk almaya devam ediyor. Bakın emlak ofislerine lüks konut veya ultra lüks konut hala her şekilde satılıyor.
Sıkıntı gerçek konut ihtiyacına sahip orta direk vatandaşların ev ya da arsa alamadığı bir dönemdeyiz ve bu uzun bir süre daha böyle gidecek. Konut almak değil günümüzde artık kiralamak bile çok zor. Bugün Türkiye ve Anadolu’da baktığımızda 5.000 TL’ye 1 + 1 bile kiralık yer yok ve bu çok büyük sıkıntı. Tüketici çok haklı, 7.500 TL emekli maaşı alırken 11.400 TL asgari ücret alırken kişiler nasıl kiralama yapacak? Üstelik de üretim yüksek maliyetler sebebi ile çok azaldı.
Ama her kriz kendi fırsatını da yaratıyor, olumlu tarafından da bakalım. Bu durum bir anlamda avantaja da dönebilir. Hızla kentten köye dönüşler başladı. Hiç bilemeyiz belki bu durum gerçek bir avantajdır ve gelecekte tarım ve hayvancılığa da yansıyacaktır.
ARTIK TOPRAĞI HAM MADDE OLARAK GÖRMEMİZ LAZIM
Yatırım tavsiyem de çok net şu olurdu. Türkiye’nin hangi bölgesinde olursa olsun, kişilerin imarlı veya imarsız arsa ve arazilere yönelmesi lazım. Çünkü günümüzde, toprak artık çok değerli hiç olmadığı kadar kıymetli. Artık toprağı ham madde olarak görmemiz lazım. Hammadde de her zaman ihtiyaçtır. O yüzden de bence kişilerin arsa ve arazi nereden olursa olsun fiyatı ne olursa olsun, gücü yettiğince arsa ve arazilere yönelmesi lazım.
Yani şimdi bugün konut almak ne kadar mantıklıdır? Ben her zaman, bunu söylüyorum çok da net bir daha söyleyeyim. Ben bu günlerde gayrimenkul alımına karşıyım. Ama şu da çok nettir ki Türkiye’de gelenekseldir. Yani artık çoktan geleneksel olmuştur, çoğu çalışanların ortak hedefi ev almaktır, evi olmayana kız bile verilmezdi değil mi? Ama şahsen karşıyım zaten benim evim de yok. Çünkü ben ticari düşünmeliyim ve sonuçta fonlamam gereken de bir şirket var.
BEN GAYRİMENKUL ALIMINA KARŞIYIM, ZATEN BENİM EVİM DE YOK.
2010’dan itibaren bütün gayrimenkullerimi elimden çıkardım? Ama bir yandan da bu durum sahip olmama duygusunu da geliştirdi. Belli bir yaştan sonra mantıksız da geldi. Zaten ben de çok genç yaşta almıştım evlerimi. Dönem dönem yatırım amaçları da modelleri de değişebiliyor. Belki yaşadığımız pandemi, depremler etkiledi bizleri şimdi mantıksız geliyor bana. Ticari bir yatırım tavsiyesi olarak, insanlarda köye dönüşler, ekip biçme hevesi başlamışsa artık konut değil toprak değerlidir. Yatırım da toprağa yapılmalıdır.
KONUTA DEĞİL TOPRAĞA YATIRIM YAPILMALIDIR
Okuyorum ve takip ediyorum, hala bazı yazarlar veya ekonomistler diyorlar ki ‘Konutta çok büyük bir patlama yaşayacağız’ işte fiyatlar çok düşecek. Nasıl diyorum? Keşke öyle bir şey olsa, açıkçası bu en çok bizim işimize yarar. Emlakçı olarak çok fazla satarız. Ama şöyle de bir durum var. 2010 yılında aldığımız bir araba bugün döviz üzerinden baktığınız zaman bile size en az 5 kat kazandırıyor. Yani bugün beton, demir yükseliyor. Her gün mazota zam geliyor, mazota zam geldiği için de Türkiye’deki veya Dünya’daki her şeye zam geliyor. Çünkü her şeyi araçlarla taşıyoruz ve mazot almak zorundayız. Yani bugün siz bugün bir ev aldınız veya yaptırdınız, harcadıysanız döviz üzerinden değerlendirmeliyiz. O zaman enflasyona göre siz de evinizi 30 yıllık, 40 yıllık olsa bile aynı mantıkla değerlendirmek zorundasınız. Çünkü şöyle de bir şey var, gelecekte o ev kentsel dönüşüme girecek ve sizin yine oradan yeni bir eviniz olacak. Mantık bunu söyler. O zaman da fiyat artışı çok daha fazla olacaktır. Ortada bir gerçek var ki şu anda üretim az, her şey de üretime odaklı ve üretim az olduğu için de fiyat yükseliyor.
Nasıl ve neye göre öngörüyorlar ben hala anlayabilmiş değilim. Bırakalım Türkiye’yi sonuçta 100.000 nüfuslu bir Didim’de yaşıyoruz ve Didim’de bile bugün en iyi müteahhitlerin , hadi sonradan olmuş müteahhitleri bir kenara bırakalım artık % 90’ı üretim yapmıyor. En iyi müteahhitlerin bile geçmiş yıllara göre üretimlerinde %50’den fazla düşüş var. Üstelik geçmiş yıllara göre inşaat maliyetinin yükselmesiyle kaliteyi de kontrol edemediğimiz için, daha düşük kalitedeki evler daha pahalı. Bana göre artık yatırım da toprağa yapılmalıdır.
Taş Ev Türkiye’nin hemen yanında bulunan örnek Tiny House gezdim. Karavan çok severim. Çok keyifli bir ofis olmuş. İçerisinin geçek bir ev ya da ofisten hiç farkı yok. Oldukça kullanışlı. Tiny House illa tekerlekli olmak zorunda mıdır? Karavandan farkı nedir?
YÜKSELEN TREND TİNY HOUSE
Teşekkür ederiz. Yükselen trend Tiny House taşınabilir bir ev ya da ofis sistemidir. Dediğiniz gibi gerçek bir ev ya da ofisten de farkı yoktur. Altında tekerlekleri olduğu ve bir araç üzerinde ya da çekilerek taşınabildiği için her yere kurabilirsiniz. Karayolları Trafik Yönetmeliği kapsamında olan, tip onay belgeli, plakalı ve ruhsatlı olarak yasal bakımdan “Çekme Karavan” niteliğindedir. Tiny House’lar imar izni ve ruhsat gerektirmediği için tekerleklidir, imarlı bir arsanıza ya da tarla vasıflı bir arazinizde de kullanabilirsiniz. Yarı mobil Tiny House üretimlerimizi de gelen talebe göre kendimiz yapıyoruz. Doğa ile iç içe ve çevreci bir yaşam fırsatı sunuyor size Tiny House. Dilerseniz ev ya da ofis olarak kullanabilirsiniz. Kişilere bir yandan sabit bir konut güvencesini sağlarken bir diğer yandan tüm temel ihtiyaçlara cevap veriyor ve hareket kabiliyeti var, üstelik daha çevreci.
- Sosyal Medyayı da oldukça aktif kullanıyorsunuz. Reklama da çok inandığınızı görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Eskişehirspor Gayrimenkul Hizmet Ortaklığı (GHO) ile 1 yıllık forma göğüs sponsorluğu anlaşması imzaladı. Şık ve sade bir tanıtım toplantısıyla yaptığınız o imza töreninde, Eskişehirspor’un 2023-2024 sezonunda giyeceği yeni forma da tanıtıldı. Eskişehirspor Başkanı Erkan Koca GHO’ya teşekkür ederek, kötü günlerinde yanlarında olduğunuz için minnettar olduklarının altını çizdi. Reklam bütçesi ve planlamasını yaparken biraz da gözü kara mı olmak gerekiyor?
TÜRKİYE’NİN EN KÖKLÜ FUTBOL KULÜPLERİNDEN ESKİŞEHİRSPOR’UN 2023-2024 SEZONU RESMİ GÖĞÜS SPONSORU OLMAKTAN MUTLUYUZ.
Eskişehirspor ile yapılan anlaşma bizim için çok önemli ve gurur verici bir sponsorluk anlaşması. Biz bir Ege firmasıyız, 80 yıldır emlak sektörünün içerisindeyiz. Son 6 yıldır tüm Anadolu’ya yayılmak için Ege’nin dışına çıktık. Anadolu’ya yayılırken Anadolu’nun en köklü kulüplerinden bir tanesiyle böyle bir iş ortaklığı yapma planlarımız da vardı. Bize göre Anadolu’nun en iyi, en fazla taraftar topluluğuna sahip ve en önemlisi de tribün kültürü olan Eskişehirspor ile böyle bir planlamaya gitmek, sponsorluk anlaşması yapmak çok gurur verici. İnşallah Eskişehirspor eski günlerine dönerken her yıl bir üst lige çıkarken, biz de Anadolu’ya aynı şekilde yayılmaya devam edeceğiz.
Biz yola çıktığımız 16 Mayıs 2010’dan 2 ay sonra 15 Temmuz’u yaşadık. Sonra işte seçimler, referandumlar, siyasi krizler derken sürekli bir krizle boğuştuk. Depremler ne yazık ki Pandemi süreci ve yaptırımları, yatırımcı için çok zorlayıcı zamanlardı. Bizim kendimizle ilgili barışık olduğumuz en büyük nokta da Eskişehir Spor gibi vazgeçmemek aslında. Sürekli üstüne gittik. Teşekkür etmeliyim ki danışmanlık aldığımız firmalar ve genel müdürlük ekibimiz bizi çok iyi, çok doğru yönlendirdiler ve hala çok iyi yönlendiriyorlar.
Markamızı daha geniş kitlelere duyurmak, daha iyi tanıtabilmek için de böyle bir şeye ihtiyacımız vardı ama süreç de biraz hızlı gelişti. Biliyorsunuz orada 15 yıllık çok değerli ETİ desteği vardı. Eskişehirspor’la bizim yollarımız kesilince markamızı daha geniş kitlelere duyurabilmek açısından bize de çok faydası olacağından çok eminim. Aldığımız tebrikler, tepkiler açık kapalı mesajlar da açıkça ortaya koyuyor ki bu karşılıklı bir mutluluk.
Bizim şu anda Eskişehir’de 2 tane ofislerimizin hazırlığı zaten devam ediyor. Eskişehir’in büyüklüğüne ve nüfusuna göre planlamamız ise 4 ofis. Eskişehir’den de Ege’de yatırım yapmak isteyen müteahhitler de var. Yönlendirici olacağız. Didim – Eskişehir arası spor dostluk ve ticaret köprüsünü oluşturmaktan çok mutluyuz.
Röportajı Youtube Üzerinden İzlemek İçin (Bölüm 1)
Röportajı Youtube Üzerinden İzlemek İçin (Bölüm 2)