Filiz Hekimoğlu Didim Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Aday Adayı

Filiz Hekimoğlu Didim Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Aday Adayı / Şehir Plancısı, Didim Derneği Başkanı

Filiz Hekimoğlu Didim Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Aday Adayı

Sevgili; Filiz Hekimoğlu öncelikle DİHAD’a ( Didim Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği) yaptığınız anlamlı bağışınız ile birlikte sizi daha yakından tanımamıza fırsat sağlayan özel röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Yolunuz ve şansınız açık olsun.

  • Öncelikle herkesin size sorduğu o soruyu sorayım, parayla mı röportaj aldınız?
    Evet. (Gülüyor) daha fazla da bağış yapılabilir. Bu projeyi sonsuz destekliyorum. Yeter ki arkadaşlarımızın çalışmaları da motivasyonları da düşmesin. Çünkü çok önemli bir işlevi yerine getiriyorlar. Hepimiz hayvan severiz, hepimiz hayvan besliyoruz, dostuz evde can oluyorlar bize ama DİHAD’ın çalışmaları bir başka.
  • Şimdi ben de, sizin vesilenizle ve de ilk program, ilk röportaj, ilk bağış da sizden gelmişti benim için çok kıymetlidir, bu durumu da açıklamak istiyorum. Ben de yerel yayınlara ve bağımsız yayıncılığa dair vurguyu, bir duruşu ortaya koymak adına böyle bir çalışma içerisine girdim. Tarafsızlığımızı, bağımsızlığımızı her koşulda koruyacağımıza dair, bir gün sizi rahatsız edebilecek sorular da sorabileceğimize dair bir duruş. Çünkü bütün sorun bence basının yeterince görevini yerine getiremiyor oluşundan kaynaklanıyor. Bu konuda ne söylersiniz? Evet aynı zamanda da sizin derneğiniz gibi çok başarılı derneklerden, aktif, amacına uygun hareket eden üyeleriyle birlikte, adanmış gönüllü faaliyetler içerisinde olan bir dernekle sokak hayvanları için de bir vefa borcunu yerine getirdiğimizi düşünebilirsiniz.
    Basın özgürlüğü, yerel basın, yayınlar, fikir özgürlüğü ile paralel. Dolayısıyla eğer bir fikir özgürlüğünü savunuyorsanız, basının da özgür olmasını savunmak zorundasınız. Ne yazık ki yerel basın bu anlamda çok zorlanıyor. Çünkü nereden bakarsanız bakın yerel basının üzerinde kaynaklara ulaşma konusunda bir zorlanma var. Yine aynı şekilde her türlü koşulda yağmurda, çamurda sizler de çalışıyorsunuz. Sonuçta meclisi icra etmeye çalışıyorsunuz. Geliriniz o anlamda çok fazla yok. Çok yoğun bir emek koyuyorsunuz, tarafsız kalmak çok zor, objektif kalmak çok zor. Yerel basın o anlamda desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü yerelin sesi oluyorsunuz. Yereldeki sesin ulusalda duyulmasını sağlıyorsunuz. Sorunların çözümünün noktasında çok önemli katkı sağlıyorsunuz. Objektifliğinizle de herkes güvenilirliğinizi kazanınca yani çok rahat bir şekilde iletişime geçiyor. Sizin bu yaptığınızı da çok takdir ediyorum.
    DİHAD da gerçekten her iklim koşulunda çalışıyor, her türlü konfor alanından çıkıyor. Zorluklar içerisinde deprem bölgesine gittiler. Bizim dernek olarak da zaten onlarla hep bir temasımız var. Bireysel olarak da ben hep Bilal beyle konuşurum. Bu durum da espri niyetine başlayan bir süreç olmuştu. Aslında benimki bağış da değildi, biz o gün Bilal beyle birlikteydik. Aşk olsun ne demek her zaman diyerek başladım ve bence daha fazlasını hak ediyorlar. Çünkü gerçekten sokak canları için çok fazla çalışıyorlar. İyi ki varlar. Bu anlamda çok çok şanslıyız motivasyonları düşmesin. Her daim canların yanında olsunlar istiyorum. Daha da büyüsünler. Mücadelenin daha da fazla canlara sahip çıkabilelim istiyoruz. Çok zor bir yaşamı korumak, onlar bunu sağlıyorlar. Çok kutsal bir iş yapıyorlar, o yüzden hak ediyorlar. Teşekkür etmiş oluyoruz.
  • Evet bu röportajlarımız partili olmayan patili canlar için bir farkındalık çalışmasıdır ve aynı zamanda bizim de sizi tanımamıza fırsat oldu. Çok kısaca kimdir? Filiz Hekimoğlu? Sizi hiç tanımayanlar için kimdir ne yapar?
    1970 Almanya doğumluyum. 79’ sonunda Türkiye’ye geldik 80’lerde okula başladığımda çok ilginç bir uygulamayla karşılaştım. Hani kalkarsınız ilk defa kendinizi tanıtırsınız ya şuralıyım falan, ben hiç anlamadım ne olduğunu. Öğretmenim ben ne diyeceğim bilmiyorum ki dedim. Bana nerede doğdun? Almanya’da doğdum. Baban nereli? Artvin. Ankara’da ne yapıyorsunuz? E’ biz burada yaşıyoruz dedim. Böyle bir kafam karıştı. Kendimi bu anlamda bir dünya vatandaşı olarak kabul ediyorum.
Filiz Hekimoğlu Didim Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Aday Adayı

Gerçekten genetik koddan dolayı mıdır? Yoksa bir yaşam biçimi midir? Annem babam da doğayla çok dostlar, hayvanları çok seviyorlar, yeşil çok seviyorlar. Her Karadenizli gibi yeşil olmayan bir şey yoksa, hani Egeli denizi görmeyince rahat edemez ya aynı işte bizde de yeşil yoksa sorun var. Yeşil bizim için öyle kutsal bir renktir. Dolayısıyla yeşil bir aşkımız var. Doğaya bir aşkımız var. Öten kuşa aşkımız var. Derenin sesi bizim için çok farklı bir anlam ifade ediyor. Yeşili, doğayı çok seviyorum, kendimi doğadan ayrı, düşünemiyorum ve doğaya borçlu olduğunuzu düşünüyorum.

Gezegende evrenden baktığınızda aslında küçücük bir kum tanesiyiz. Bilime inanıyorum, bilimin ilke ve esaslarına inanıyorum. Bilimle ters düşenlerin aslında yaşamı da tehdit ettiğini görüyorum. Tek bir gezegenimiz, tek bir yaşam alanımız var sahip çıkmak zorundayız. Tek bir Cumhuriyetimiz var sahip çıkmak zorundayız. İyi ki Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in çatısı altında ve laik olarak yaşıyoruz. Özellikle biz kadınların daha çok borcu var. Şehir ve Bölge Plancısıyım. İşimi hep severek uyguladım, icra ettim. İşimi uygularken özel ilişkilerden hep kaçtım. Halkçı bir planlama anlayışını benimsedim. Özel sektöre de hizmet etsem kentin çıkarlarını hep ön plana koymaya çalıştım. Mesleğimi Şehir Planlama mesleğini çok seviyorum. İlke ve esaslarını çok seviyorum. Yaşam alanlarını planlamak, çok keyifli ve özel bir iştir.

  • Mesleğinizden yola çıkarak şehir planlamasıyla ilgili söyleyeceklerimiz çok kıymetli. Teknik ve bilirkişi olarak buradan da şu soruya bağlamak istiyorum, mevcut yönetimin takdir ettiğiniz ve de takdir etmediğiniz hususlarına değinebilir misiniz?
    Bizim mezun olduğumuz dönemin planlama anlayışıyla günümüzdeki planlama anlayışı çok farklılaştı. Bu vahşi kapitalist sistemin getirdiklerinin farklılığından kaynaklanıyor. Planlama aracıyla birlikte dolayısıyla planlama mesleği kendi etik ve kurallarından uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Ama buna karşı da çok yoğun bir mücadele var. 35 yıllık plancıyım. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği’ne mezun olduğum tarihten beridir üyeyim, yönetiminde de görev aldım. Gerek genel merkezde gerek Ankara şubede ki Ankara şube derken Ankara özel ve zor bir şehirdir biliyorsunuz. Uzunca bir dönem Melih Gökçek’in dönemiydi. Her koşul sizi geliştiriyor. Her koşul sizi bir şeyler katıyor, o anlamda beni de geliştirdi. Hem bendeki mücadeleyi geliştirdi hem de mesleğin ilkelerine bağlılığımı ve bilgilerimi geliştirdi, deneyimlerimi arttırdı. Ama neyle karşı karşıya olduğunuzu her geçen dönem daha da artarak görmeye başladığımız günümüzde artık toprak bir rant aracına dönüştü.
Filiz Hekimoğlu Didim Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Aday Adayı

Didim Derneği de bunun mücadelesini veriyor zaten. Sadece toprak da değil, deniz aynı şekilde hava aynı şekilde. Planlama mesleği bunu koruyup kollayacak bir meslek grubu zaten birçok meslek grubuyla birlikte hareket ediyor. Bağımsız değil yani olamıyor zaten ilkeleri gereği birçok veriye birlikte toparlıyorsunuz ve sentezliyorsunuz ama bu verilerin içerisinde olmaması gereken tek bir şey var. O da siyasi irade m diyeyim? Siyasi siyasi yaklaşımlar ya da politik müdahaleler evet yani günümüzde onlar da giriyor.

  • Bunu burada neden yaptım, bu imzayı neden attım pişmanlığınız var mı?
    Didim için yok ama ilk mezuniyet dönemlerinde olmuştur. İller Bankası ihaleleri. Şöyle de şanslıydım, o zaman İller Bankası bizim okulumuzdu. Çok da güzel öğretiyordu ve meslektaşlarımız büyüklerimiz, ağabeylerimiz, ablalarımız bizi çok güzel yönlendiriyordu. O dönem için, algılayamadığınız kitap gibi ezberlediğiniz kuralların aslında pratikte uygulanamadığını gördüğünüz o dönemleri çok daha bilinçli geçirmek isterdim. Ama tabii hepsi eğitimle birlikte oluyor. Acemilik dönemini atlattıkça farklı bakmaya başlıyorsunuz. Aslında elinizdeki sihrin ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Didim’de bir pişmanlığım yok, olmadı. Daha doğrusu hiçbir planımdan pişman değilim ben. Yani 35 yıllık meslek hayatımda hiçbir planımla da davalık olmadım yani.  Bugün olduğunca, çünkü halktan yana doğanın yana kararlar ürünleri başkanlığını yapıyorsunuz.
  • İtiraz ettiğiniz noktalarda sesini çıkarabilen kadınlardansınız. Bundan sonrası için de bu böyle mi olacak? Hani meclise girince süreçler değişir? Yani kendinizi meclis üyesi olarak nasıl konumlandırıyorsunuz, nerede konumlandırıyorsunuz?
    Meclis üyeliği bence kolektif bir ekip çalışması. Görüştüğüm kimse yok, bu bizim dernek olarak aldığımız bir karardı. Çünkü biliyoruz ki Mart’tan sonra ülkenin birçok yerine gözle görülür bir saldırı olacak. Hem siyasi saldırı olacak, sadece Anayasa değil yeşillikler, çevre, doğa… Evet, anayasal değişiklikten siyasi saldırılar başlayacak, işte tabipler birliğinin başına gelenleri biliyorsunuz. Dolayısıyla her noktada bir saldırı olacak. Bunların başında da gelir kaynağı olarak görünen toprağa da saldırı olacak.

Toprağımızı da havamızı da doğamızı da korumamız gerektiğine inanıyorum. Bunun için de seçilecek olan meclis üyelerine çok önemli görevler düştüğünün farkındayım. Zaten adaylığımı koydum, başkanımızı seçeriz ama başkanın altına görev alan meclis üyeleri eğer aynı anlayışta değilse paralellikte uyumlu bir yaşam biçimi yoksa, ne yazık ki kentler daha fazla zaman kaybetmek zorunda kalacak ve her geçen 5 yıl aslında rakamsal olarak 15 yıl olsa da çok fazla bir zaman kaybı oluyor. Hem onu tekrar yerine koymak için bir zaman harcıyorsun hem de kaybolan zamanı üstüne ilave ediyorsunuz. Dolayısıyla yaşam alanlarına sahip çıkmak amaçlı meclis üyelerinin görev alması gerektiğini, sadece ayda bir meclise gidip el kaldırmaktan ibaret olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Belediye başkanları çıkıyor projelerini anlatıyorlar. Çok da güzel projeler bunlar ama dönüp baktığınızda 15 yıl önceki projelerin hiçbirini olgunlaşmadığını görüyorsunuz. Bir 10 yıl önce söylenenleri de yok. Hala aksine kentlerde de bir kötüye gidiş var, kötüye gidiş dediğin hani doğayla dostu olmayan projeler anlamında gidiş var mesela. Kadın dostu kent projesi herkesin dilinde engelsiz kent projesi herkesin dilinde ama engellilerin halini sokaklarda, caddelerde görüyorsunuz. Kadınları geceleri sokaklarda göremiyorsunuz. Dolayısıyla bunlar teoride söylenen sözler olabilir.

Burada başkanın projesinden ziyade başkanın projesine yardımcı olacak ekibin çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu kolektif çalışma sadece meclis üyeleriyle değil. O meclis üyeleriyle birlikte halkla da olacak. Belki halk meclisleriyle birlikte olacak.  Halkın kente sahip çıkma oranıyla olacak, yani o hava ananın dediği gibi, hani devlet benim, biziz. Biz Didim’e ne kadar sahip çıkıyorsak kentimiz o derecede yaşanabilir olacak. Sonuçta Didim bize bir kucak açıyor. Tarihten beri birçok medeniyete kucak açtı. Biz şimdi neden oturuyoruz burada, demek ki bir sorun var?

  • Neden yapılamıyor bu projeler neden hayata geçilemiyor? Bizler neyi beceremiyoruz?
    Bugün başarmış şehirler var. Eskişehir örneği var. İstanbul da sorunlu bir kent olmasına rağmen belli bölgeleri gerçekten çok cazip, Ankara da keza öyle. Eskişehir’de de ilk dönemde çok zorlanmıştı. Altyapıya yatırım yaptığında ve ben de o zaman Eskişehir’de planlar yaparken gittiğimde esnaf çok kızıyordu o günlerde. Ne kazıyor da bilmem ne falan ama şimdi kimse laf söylettirmiyor.

Bu biraz kenti bilmek, sevmek, neye ihtiyacı olduğunun farkına varmak.  Doğrudur. Sistem de sizi zorluyor. Mesela en büyük sorunlardan bir tanesi bizim gibi kentlerde nüfusunuza göre bütçe ayırdığı için devlet size siz o bütçeyle aslında kat bir kat daha yüksek.

Filiz Hekimoğlu Didim Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Aday Adayı

Filiz hanım size göre Didim’in kilit, kronik sorunları nelerdir?
Didim’in doğal güzellikleri, sahip olduğu kaynaklar rant aracı olarak görüyor. Didim’in en büyük sorunu bence bu rant.

Ülkemizdeki mevcut sistemde dernek başkanlıkları siyasete geçişi hızlandıran siyasete giden yol mudur? Sistem mi bunu böyle mi yönlendiriyor?
Yok. Aslında benim siyasete geçmek gibi niyetim yok, her ne kadar aday adaylığım da olsa burada hedeflediğim şey aslında bu kentte yaşayan herkesin, bu kent için yapabileceği bir şeyler olduğunun altını çizmek. Oy kullandıktan sonra kenara çekilerek, hesap sormayarak aslında hata yaptığımızı da anlatmaya çalışıyorum.

Elbette ki yerel idareler bu günkü koşullarda konuşursak, merkezi idarenin yaptıklarının önünde durmak anlamda da çok önemli işlevlere sahip. Bizim davalarımızla karşılaştığımız en büyük sorunlardan bir tanesi gelen bakanlık temsilcileri. Bunu sürekli bizim gözümüze sokmaya çalışıyor gelen bilirkişi heyetleri. Yerel idarenin bir sorun karşısındaki görüşü, tavrı mücadeleye olan desteği, bunlar o bölgedeki rant odaklı işlemlerin çok da kolay olamayacağını gösterdiği için güçlü yerel yönetimlerde merkezi idare biraz daha geri planda kalıyor.

Manastır Koyu’nu örnek vereceğim. 5 katı bir rant geldi. Çok büyük bir acı bir karardı. Yani emsal 10 olan bir yerde emsal 50’yi özelleştirme idaresi getirmemeliydi. Neden geldi? Meslektaşlarımızla yaptığımız özel sohbetlerimizde aslında böyle bir emsal getirmeyi düşünmediklerini ama itirazın olmamasından kaynaklı projenin hayata geçirdiğini söylediler.

  • Bu noktada yerel yönetimin mevcut yerel yönetimin eleştirdiğimiz ve desteklediğiniz noktalarında daha çok o şehir planlaması ile ilgili kısımları ön planda görüyorum.
    Bizim 14 tane davamız. 14 davaya dönüp baktığınızda başarı oranımız çok fazla yüksek. Ben de şunu düşünüyorum, bu 14 dava olmasaydı Didim’de ne olurdu? Biz Manastır Koyu için dava açmamış olsaydık, şu anda orada yüksek bloklar sıralanıyor olabilirdi. Bu bir turizm kenti projesi midir? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, kıyılarda insan ölçeğinde yapılar yapılsın diye kıyı plan kararlarını çıkartırken özelleştirme idaresi hem Turizm Bakanlığı’nın hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görüşünün tamamen aksine yüksek bloklu bir yapı getiriyor. İmar planı askıya çıkıyor, kimse itiraz etmiyor. İtiraz eden sadece halk ve Didim Derneği oluyor. Birçok STK ile birlikte hareket ettik, hepsi bir noktada Didim’in mücadelesine destek verdi. Turizm Derneği olsun, Didim Kent Konseyi olsun DİHAT olsun gerçekten bu çalışmalarda aktif rol aldılar, çünkü ortada bir yanlış vardı ve hepimiz o yanlışa karşı durduk. Nitekim hâlâ bu dava. Bilirkişinin olumlu raporuna, Danıştay Savcısı’nın olumlu raporuna rağmen karara bağlanmadı. Biz iptalini bekliyoruz. Jeotermaller de sorun mesela. Jeotermaller böyle çok masum ifadelerle geldi. Seracılık amaçlı yapılacak gibi ama sonra yapılan incelemelerde Didim’in içme suyunun kirleneceği ortaya çıktı. Yani susuzluk da ayrı bir sorun. Didim’e yatırımların gelmesi çok doğru, böyle bir talep var çünkü. Ama yatırımların kaynaklara olan etkisi araştırılmıyor. Yeni yatırımların kaynakları yani bunların kullanacağı elektrik ve su suyu da hesapladınız mı? Diye de sormak gerekiyor.
  • Sizin sevimsiz itirazlarınız mesleğinizi ve kazancınızı etkiliyor mu?
    Maalesef evet. Sıradan işler onaylar için bile belki 5 yerine 10 adım atmak zorunda kalıyorsunuz. Hiç önemli değil. Hep bunu söylüyorum. Yanlış yapacağıma mesleğimi hiç yapmam, gider pazarda limon satarım.
  • Bu güne kadar Didim Belediyesi ile uyumlu bir çalışma yaratabildiniz mi?
    Yok. Hiç kolektif hiç çalışamadık. İmar konusunda da sadece Didim Derneği değil Didim Belediyesi İmar Servisine Didim’de herkese küs. Ben çok üzülüyorum. Bence halkla barışmanın zamanı geldi. Yani belediyenin bir şekilde halkla kucaklaşması lazım ve bunun sözde kalır olmaması lazım. Gerçekten kucaklaşmak gerekiyor.
  • Genelde politik ve siyasal kişiliklerdeki en büyük tehlike kabul edilen güç zehirlenmesini nasıl tanımlarsınız? Muhtemelen yetki ve makam sahibi olan herkesle yaşanan bu güç zehirlenmesinin bir gün sizde de olduğunu nasıl anlayacağız? İşte ben şunu yaparsam işte lütfen beni durdurun, uyarın gibi bir mekanizmanız var mı?
    Güçlü makamlarda yer almadım dersem yalan olur, bir çok makamda yer aldım ve bende güç zehirlenmesi hiç olmadı. Olursa nasıl olur? Olacağını düşünmediğim için bilemiyorum. Her halde spor ayakkabılarımı çıkartıp, topuklu ayakkabılara geçmişsem halkın içinden, doğanın içinden kopmuşum demektir. Yola çıktığı arkadaşlarını yolda bulduklarına değişmek bir güç zehirlenmesi olabilir.  Ben yola çıktığım hiçbir arkadaşımı terk etmedim. Makamla da var olmaya çalışan biri değilim.
  • Sizce seçilmişler mi daha güçlü atanmışlar mı?
    Çok güzel bir soru. Seçilmişlerin daha güçlü olması gerekirken çünkü halk seçiyor, atanmışların seçilmişlerin önüne geçtiği bir dönemdeyiz ne yazık ki ve atanmışların ben hep buradayım havası var. Dişinizi sıkın seçilmişler 5 yıl sonra yoklar diyorlar. Evet, yanlış da burada başlıyor galiba.

Günümüzde Apollon Tapınağı gibi Didim’i temsil eden anlatan yeni bir bina üretememişiz ya da yeni bir sembol daha geliştirememişiz. Bu durum pek çok şehirde de böyle. Hala Denizli’nin Horozu Afyon’un kaymağı yeni bir üretim, yeni değerler yok denilecek kadar az. Bu durum Yurtdışında hiç böyle değil. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Filiz Hekimoğlu Didim Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis Üyesi Aday Adayı

Şimdi kent planlarıyla bu sizin söylediğiniz şeyler birebir aslında birleşiyor. Yurtdışında kent planlarına dokunamazsınız. Çok önemli araştırmalardan geçer, çok önemli veriler toplanır ve bir tanesini değiştirmeniz bir sürü başka bürokrasiye bağlıdır. Bizde ise plan değişiklikleri çok kolay yapılıyor.

Kentlerin yeni simgelerini de hızlı tüketiyoruz. Hızlı tükettiğimiz için toprağa da hızlı tüketiyoruz. Kıyımızı da hızlı tüketiyoruz. Eğlence sektörümüzü de hızlı tüketiyoruz. Didim’in eski Altınkum sahili şu andaki hiç bir şekilde hafızada yok. Yani kent hafızalarını hiç önemsemiyoruz, önemsemek gerekiyor. Apollon Tapınağı sit alanı olmasa o da şimdi yerinde olmazdı ki, etrafındaki birçok yer zaten bozuldu.

Herkes için yaşanabilir kent modeli geliştirmeliyiz. Bir kadın saat dokuzda sokağa çıktığında ışıklar sönmüşse, karanlıkta yürüyemiyorsa, endişeliyse orası kadın dostu kent değildir. Didim’de bir hemşire arkadaşım hastaneden nöbetten çıktığımda tedirgin oluyorum, karanlıkta duvar diplerinden yürüyorum dedi. Kamusal alanları aydınlatamıyorsanız, parklarınız engelliler ve çocuklar için uygun peyzaja sahip değilse sorun vardır ve işte bunlar tartışmaya açılsın istiyorum. Nasıl bir? Kentte yaşamak istiyorsak bunu dile getirmemiz gerekiyor. Bence kendimize sahip çıkmak zorundayız.

Çok güzel bir insan kaynağına sahibiz, herkes emekli olup Didim’e geliyor. Nice uzmanlar var, üniversite hocalarımız var yani her meslek grubundan insan var, çok güzel şeyler çıkartılır, yeter ki ortak akılda buluşalım, kolektif çalışmalara girelim. Çok küsmüş kenara çekilmiş grup olduğunda duyuyorum. Bence tüm küskünleri bu şehirle tekrar barıştırmamız lazım. Bu da fikirlerini dinlemekten geçiyor. Farklı düşünmek kötü bir şey değildir, renkliliği gösterir. Yeter ki herkes düşüncesini saygı çevresinde dile getirsin.

  • Bir yapay zekâ modeli geliştirsek, o yapay zeka desek ki burası bizim şehrimiz. Bu kadar nüfusu var. Lojistik lokasyonumuz budur, coğrafi konumumuz da böyledir. Fırsatlarımız bunlar, bunlar da tehditlerimiz. Bize çok doğru bir yönetim modeli oluşturur musun? Böyle bir yönetim modelini tercih eder miydiniz? Yani böyle bir yapay zekâ belediye başkanıyla çalışmak ister miydiniz?
    Daha iyi yapacağından hiç kuşkum yok, ama yok istemezdim. Yapay zekâya çok da güvenmem, ben insanların gözüne bakarım. Göz göze çalışmaktan, insandan yanayım, doğadan halktan yanayım. Özgür Özel’in söylediklerine baktığımızda o da halkla birlikte olacağız diyor.
  • Her durumda kamuoyuna karşı bilgi ve belgeleriyle açık ve şeffaf olacağınızı söyleyebiliyor musunuz? Ben olurum. Zaten bir şey bilmediğiniz zaman ya korkarsınız ya da onun dedikodusunu yaparsınız. Yaşadıklarınızı şeffaf bir şekilde açıklarsanız ki ben dernekte de sürekli bunu yapıyorum. Ben bilgiyi paylaşmaktan korkmam, bilgide bir eksiklik varsa ve bu durum dile geliyorsa onunla gelişeceğime inanırım şeffaflık çok önemli.

Asgari ücretli zaten zor geçinirken Belediye kafeteryasının pahalılığı konusunda ise herkesin bütçesine göre olsun gibi bir şey diyemem. Belediyenin temizlik servisi bence çok iyi çalışan bir servis ama çalışmayan biz halkız. Etrafa pislik bıraktığımızı görüyorum, hatta bazen yıpratmak amaçlı da yapılıyor. Ben öyle düşünüyorum. Çöpleri çöp kutusuna atmamak sadece eğitimsizlikle açıklanabilecek bir şey değil. Bence zaman zaman bilinçli yapılan hareketler bunlar. 100.000 nüfuslu bir kentiz yazın en az 800 bine çıkıyor. Hatta bayramlarda biri buluyor. Belediye hangi işçi kadrosuyla bunu sağlayacak? Ben çok çıkarım binanın önünü süpürürüm ve bu belki Almanya’dan kalan bir alışkanlık, babam bize süpürtürdü, hala süpürürüm, sigara izmaritlerini toplarım, otları yollarım yani birazcık da kentine senin bize sahip çıkman gerekiyor. Bu gerçekliği göz ardı etmemek lazım.

Ama Didim’de eskiden olan ama şu an olamayan çok fazla da şey var. Ben Didim’de Oda Tiyatrosu olsun, Oda Konserleri olsun vaktiyle çok dinledim ya da ne bileyim tek kişilik tiyatrolar da gelirdi. Artık bunların sayısı çok fazla değil ve açız. Kültürel anlamda konserler düzenleniyor. Sinema etkinlikleri de güzel ama bazı şeyler eksik kalıyor ya da bilinçli yapılmıyor. Ben yok edilen Barış Festivali için çok üzülenlerdenim, barışın en çok da bu günlerde konuşulması gerekiyor.

  • Didim Vegan Festivali hakkında ne söylemek istersiniz? Veganlık cephesini destekliyorum ama bu bilincin yaratılması da çok önemli. Festivalin tepki toplamasının nedenlerine de baktığınızda aslında kimse Vegan Festivali’ni eleştirmiyor kentte paralel bir yaşam biçimi olmamasını eleştiriliyor. Mesela ben Vegan Festivali düzenlesem, gidip bir et lokantası açılışının fotoğrafını vermem.
  • Didim Belediye Meclisinde sorumluluk alan kişilerden olursanız asla izin vermeyeceğim dediğiniz durumlar nelerdir?
    Caretta Carettalar’ın ölmesine asla izin vermeyeceğim. Akdeniz Foku’nu korumaya devam edeceğim. Zeytin ağaçlarımız gerçekten çok önemli. Zeytin ağacın olduğu yerde yapılmak istenen seracılık her amaçlı ne olursa olsun hangi kılıfa bürünürse bürünsün, zeytinlere dokunmasına izin vermeyeceğim. Didim’in havasının kirlenmesine, kaynaklarının tüketilmesine izin vermeyeceğim. Çocukların yok sayılmasına, gençlerin küsmesine izin vermeyeceğim. Bu de kent bizim bu topraklar da bizim bu vatan da bizim herkes lütfen bir yerlerden tutsun. Biz bu kenti birlikte büyüteceğiz ve büyüttükçe de umut olacağız. Konfor alanlarımızdan çıkacağız, sorumluluk alacağız,  umut olacağız çünkü merkezi idarenin bizleri boğmak için elinden geleni yapacağını iyi biliyorum. Yerel iradelere nefes aldırtmamaya çalışacaklar, bizler de onlara inat kenetlenmeliyiz. Birlikte üreteceğiz. Ne kadar güçlü direnç mekanizması oluşturabilirsek, ne kadar iç içe, kolektif bir mekanizma geliştirilebilirsek o kadar güçlü durabiliyor şehirler. Çok çok sıkı çalışmamız gerekiyor.

“Filiz Hekimoğlu’na tüm sorularıma verdiği samimi ve içten cevaplar için teşekkür ediyorum. Sonsuz başarılar dilerim. Dilerim ve çok isterim ki Didim Belediye Meclisinde sorumluluk ve yetki alan kişilerden olur. Havamızın, suyumuzun toprağımızın daha fazla kirlenmemesi, birlikte yaşadığımız bu hayatı paylaştığımız canlar ve canlılar için de daha çekilebilir mutlu bir Didim olsun diye sorumluluk ve görev alır. Filiz Hanım benim gönlümün belediye başkanıdır ama maalesef kendisi Didim Belediyesi meclis üyesi aday adayı. DİHAD’a ( Didim Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği) ne ilk bağış yapan öncü kadın, bu yaptığınız anlamlı bağışınız ile birlikte sizi daha yakından tanımama ve daha da çok sevmeme fırsat sağladığınız için size çok teşekkür ediyorum. Yolunuz ve şansınız açık olsun.”

Seçim Özel Röportaj Didim Belediyesi Meclis Üyesi Aday Adayı Filiz Hekimoğlu / Umut Kaşan

Filiz Hekimoğlu ile yaptığım röportajın tamamını Youtube’dan izleyebilirsiniz.

Kamerasını ve Stüdyosunu bizlere açan Didim Star Foto ( Serdar Yazıcı) ya teşekkürlerimle.

Konular

E- Bülten

    Sosyal IDEA

    Bizi takip edip yalnız bırakmayan siz değerli okuyucularımıza teşekkür ederiz.