Sinema, ulusların kendi tarihi ve başka ulusların tarihlerinin görüntülü anı defterleridir. Türk sinemasına farklı bakış açısı sunan senarist, oyuncu, film yapımcısı ve yönetmen Hasan Karcı’dan yurtdışındaki festivallerde gösterime girecek olan son filmi “Mutluluk Düşmanımdır”ın çekimleri tamamladı. “Mutluluk Düşmanımdır” filminin setinde bulunma şansını yakaladım.
Başrollerinde tiyatro ve sinema filmlerinin aranan yüzü Ali Yaylı ve Selcan Ay’ın aralarında paylaştıkları filmin görüntü yönetmenliğini Gürcan Küçüker üstlendi. Filmin olay örgüsü kısaca şöyle: Şizofreni tanısı almış ve yıllardır şizofreniyle mücadele eden, hastalığı nedeniyle sevdikleri tarafından yalnızlığa mahkûm edilen Nezaket’in sanrılı dünyası ve terapisinden sorumlu, psikiyatrist Ali’nin Nezaketi’n hastalığının pik yaptığı dönemlerde onu ataklardan korumaktır. Filmi merakla beklemenizi öneririm.
Türk Sinemasının çınarı duayen yönetmen Hasan Karcı ve son filmi “Mutluluk Düşmanımdır”
Film, özgün senaryosuyla toplumda hemen hemen her ailenin karşılaştığı psikolojik soruna dikkat çekiyor. Senaryosunu kendisi kaleme alan yönetmen Karcı ile çekimlere ara verildiği dakikalarda. Filmin iç mekân çekimleri için kendi evini kullanan yönetmen sinemadan kazandığı parayı günümüzdeki birçok yönetmenin yaptığı gibi kitlelere gösteriş ya da lüks yaşama değil, sinemaya aktardığını belirtmeden geçemeyeceğim. İzleyicilerinden tam not alan yüzlerce yapım ve yönetmenliğini üstlendiği filme imza atan yönetmen aynı zamanda birçok filmde ve dizide rol alan Karcı: 2005 yapımı “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” da canlandırdığı karaktere de başarılı oyunculuğuyla imzasını atmıştı.
Çekimini gerçekleştirdiği son filmi “Mutluluk Düşmanımdır’ın fikrini paylaşmaya başladı. Sinema sevdasını kaybetmediği her haliyle yansıtarak yüzlerce film ve karaktere hayat veren yönetmen film setindeki çiçek desenli koltuğun kolçağına oturdu. Şapkası ve boynundaki şalıyla filmleri gibi otantik ve bağımsız filmlerinin özgünlüğünü yansıtan yönetmen söze ilk anılarından başlıyor.
1976 yılında sinema ve dergi yazarlığıyla başladığım sinema sevdama. Filmlerim, ailem ve ülkem hayatımda ilk sıradadır. Vazgeçemediğiniz nedir şu hayatta diye sorsalar…sinema, ailem ve ülkemi temsil etmektir olur. Bu üçlü için yaşıyorum. Yaşama ve film yapma heyecanımı taze tutan şey bu üçlüdür.
Yurtdışındaki festivallerden aldığı ödüllerin ana kaynağını bir çırpıda anlatıyor usta yönetmen. 2017 yılında İspanya’da 7.’si düzenlenen Almeria Film Festivalinde gösterime giren Alborotadores (Belalılar) filmi Bağımsız Türk Sinemasını başarıyla temsil etmesi unutulur mu hiç! İspanya’nın El Puro Kasabası’nda “İyi, Kötü ve Çirkin”, “Bir Avuç Dolar” gibi Western filmlerinin de çekildiği set kullanılır. İngiliz ve Fransız aktörlerinde rol aldığı Belalılar: Acımasız bir haydut olan Mask’ın hikayesi ilerleyen yıllarda sinemada kovboy filmlerinin yapılmasını da sağladığını söylemeden geçmemek gerekir. “Mutluluk Düşmanımdır” filminin çıkış noktasını soruyorum fırsat bulduğum ilk set arasında.
Filmin senaryosu hemen hemen her haberde artık duyarsız kalmaya başladığımız intihar vakalarıdır. Amacım izleyicilerime intihar vakalarına farkındalık oluşturmak. Çünkü insanlar genç veya yaşlı demeden yaşamlarına kıyıyor. Bir yönetmen olarak bunlara duyarsız kalamazdım. Sinemacılar iyi bilir ki; yönetmen toplumdaki olayları, çarpıklıkları ve başarıları gözlük takmadan beyaz perdeye aktarandır. Benimde çocuğum var. Ailem var. Toplumun sorunlarını biz yönetmenler ele almalıdır. Sinema ne kadar hem eğlence hem toplumsal dramları anlatır. Bunun yanında mekanların hafızasını ve toplumun belleğini diri tutan yedinci sanat dalıdır. Sanatçı, toplu taşım araçlarıyla metroda ya da otobüste, sokakta caddede toplumu gözlemlemelidir. Örneğin bir kafeye gider gözlem yaparsın karakter yaratımında. Unutulmaması gereken şu ki; sinemacı içinde yaşadığı çağın çocuğudur. Çocuklar nasıl gözlemlerse, yetişkinleri rol model alırsa öyledir sinemacının gözü de…Toplumdan aldığını yeniden topluma ayna gibi yansıtır. Bütün filmlerimde toplumun sorunlarını bağımsız bir yönetmenlik ve senaristlikle ele almaya çalıştım.
Sözü alarak 1979’da sinemaya kazandırdığı “Ankara Peşimizde” filminden başlayıp toplumsalın sorunu çıplak bir gözle sinemaya aktaran Karcı’nın sinema odasının duvarlarını süsleyen dostları tarafından çerçevelendirilmiş film afişlerine getirdim. Odanın duvarları sinema salonunda hangi filmini izlesem duygusu veriyor. “Umut Dünyası”, “Big 2 Guys”, “Çocuklar Ölmemeli”, bir hamalın insanca yaşam mücadelesinin dramını anlatan unutulmaz filmlerinden “Semer” afişinden canlanıp tekrar tekrar izleyin coşkusu veriyor. Neyse ki teknolojinin nimetlerinden biri de tekrar izlemek istediğimiz filmlerin TV kanallarında yayınlandığında izleyebilme kısıtlılığını kaldırdı. YouTube’de filmleri izleme şansımızın hep olması teknolojinin güzelliklerden diyorum.
Ege İdea Dergi – Fatma (Ece) Gödeoğlu-2024